KÖY ENSTİTÜLÜLER VE ÖĞRETMEN OKULLULAR( 4.)


Düziçi İlk öğretmen Okulu her öğretim yılı sonunda ortalama iki yüz elli üç yüz ilkokul öğretmeni mezun verirdi. Öğretmen okullarından mezun olanların atanamama diye kaygıları olmazdı. kaygı olmadığı için de kendine güveni tam olan bir eğitici kuşak oluşuyordu. Atama için verilen dilekçelerde üç il tercihi yapılır, olmadığı taktirde yurdun her bölgesinde çalışacağı ile ile ilgili not eklenirdi. Atamalar il emrine depo tayini yapılır. İl merkezlerinde açık köy okulları bir torbaya atılır, diğer torbaya öğretmen isimleri atılırdı. Öğretmen isim torbasından isim çekilir, daha sonra atanacağı köyün ismi torbadan çekiliyordu. Kura çekimi herkesin önünde yapılır, aynı ilçeye veya köye atanan öğretmenler bir araya gelir ne yapacaklarının planını yapar, birbirlerine destek olmaya çalışırlardı. İlk maaşlarını orada alır köyüne ulaşmaya çalışırlardı. Ogünlerin koşullarına göre otellerde veya arkadaş yanlarında bir iki gün kaldıktan sonra on beş günlük meyil müddeti süresinde memleketine gider hazırlıklarını yapar, haritalar incelenir gidilecek güzergahlar hakkında çevreden bilgi edinirdi.Temel ihtiyaçlarını giderecek tedbirlerini alır köyüne yerleşmeye çalışırdı. Çevre koşullarına göre hazırlıklarını tamamlamaya çalışır. Kimileri tek öğretmenli okullara, kimileri iki, üç, dört ve daha fazla öğretmenli okullara atanırdı. Bayan öğretmenler genellikle iki ve daha fazla öğretmenli okullara ataması yapılırdı. Atama sürecinde neler yapılacağı ve öncelikli yapılacak işlerin neler olacağı okullarda staj çalışmaları sırasında öğretildiğinden fazla bocalama olmazdı. Olsa bile üstesinden gelmeyi bilirlerdi.

Ağustos ayının son haftası Kahramanmaraş il emrine depo tayinim yapılmış, 07.Eylül. 1975 tarihinde göreve başladım.Eylül ayı ortalarına doğru kur ada Pazarcık ilçesi Salmanlı köyü ilkokuluna atamam gerçekleşmişti. Kara yolu ulaşımı zordu. Narlı istasyonundan Gaziantep yönünde giden trene binilerek gidilirdi. Şanslı idim çünkü, Düziçi Yarbaşı istasyonundan trene bindiğim zaman bazen direk bazen narlı aktarmalı ulaşabilirdim. Motorlu denilen Elazığ trenine binilirse Narlı aktarmalı, Toros ekspresine binilirse direk Salmanlı istasyonunda inile bilinirdi.
        Kur a çekiminin ertesi günü dolmuşla Narlı ya geldim. İstasyonda aynı köye atanan Manisalı İsmail Cengiz öğretmenle tanışmamız bir tesadüf olmuştu. Trenle Salmanlı istasyonunda indiğimizde sağ tarafta köy okulu ve lojmanı göze hemen çarpıyordu. İstasyon şefinden köyü sorarak emin olduk. O anda istasyonda olanlardan iyi bir tepki almıştık. Köyün iki öğretmeninin de tayini çıkıp ayrıldığını söylediler. Çay ikramı sırasında, bugün okulu ve köyü görüp tekrar döneceğimizi belirttik. kısa süre içinde köyü tanıtmaya çalıştılar. Yine de okulu muhtarı görüp gelelim diyerek istasyondan ayrıldık. istasyon ile köy arası yaklaşık bir buçuk kilometre kadar uzaklıkta.  Bir at arabası gidecek genişlikte ki yolun iki tarafı çağıl ile örülmüş çağılın üzerine karaçalı dikeni yerleştirilmişti.Bize eşlik edecek birini verdiler, sohbet ede ede yolda ilerliyoruz. Çağılların arasından arada bir kertenkeleler baş sallayıp kaçışıyorlar. yolun solundaki tarlada üzüm bağları bulunuyor. köye yaklaşırken dere vari bir yere doğru iniyoruz, ama dere susuz dere. Pancar motor sesi duyuluyordu. Köyün değirmeni bu motorla çalışıyormuş. değirmenin hemen önünde yolun solunda bir pınar akıyor kadınlar kızlar tuluklara ve plastik bidonlara su dolduruyorlardı. pınarın yanında iken başımızı kaldırdığımızda okul ve lojmanın yarı duvarı ve çatısı görünüyor. Yaklaşık  yüz metrelik dik bir rampayı çıktıktan sonra okulun bahçesine ulaşıyoruz. Yanımızda gelen kişi ben muhtarı çağırayım diyerek yanımdan ayrıldı.


         Okulun hemen ilerisinde köyün camisi bulunuyor arka taraflarda köy evleri birbirine yakın biçimde bulunuyor. toplu bir yerleşimi var. okul bahçesinin girişinde kırk beş metrekarelik bir lojmanı, yan tarafında tek derslikli okul, arka tarafta iki kabinli tuvaleti bulunuyor. okul bahçesinin etrafı harç kullanılmadan sadece taşların üst üste dizilmesi ile yapılmış çağıl duvarla çevrilmiş bazı yerlerinin üzeri kara çalı ile kapatılmış şeklinde. Sadece lojmanın önünde bir akasya ağacı bulunmakta. Biraz sonra muhtar geldi. hoşbeşten sonra haftaya geleceğimizi söyledik. Olmaz hoca bugün misafirim olun yarın gidersiniz diye ısrar etti. Daha çok birlikte oluruz gitmemiz gerekir diyoruz.
okulun lojmanın kapısını açarak, içerilerine göz attık. Giden öğretmenlerden de memnun olduklarını, çocukları için gittiklerini söylediler. yarım saat kadar konuştuktan sonra köyden ayrılıp bir saat sonra gelecek olan trene binmek için istasyona tekrar. döndük.
         İstasyona geldiğimizde istasyon personeli ve ailelerinin hepsi istasyon hareket memurluğu binası ile lojmanları arasındaki ağaçların altına oturup çay içiyorlardı. Hepsi birden ayaklanıp yer gösterince çok mahcup ve utanmıştık. Yaşça bizden büyük insanlardı. Henüz on yedi yaşın sonunda idik. Çok dikkatli ve sorumlu davranmam gerektiğini düşündüm aniden. Oturduk çaylar içildi. .En çok istasyon personeli sevinmişlerdi öğretmen atamasına. hepsinin okul çağında çocukları varmış. Çocuklarının eğitimini çok düşündükleri her davranışlarından belli idi. Bir ara yanıma kumral saçlı bir çocuk yanıma geldi. Benim adım Ramazan,  üçüncü sınıfa geçtim. Evde gazete kitap okuyorum, ne zaman okul açılacak? dedi.On beş gün sonra geleceğimi söyledim. Üçüncü sınıfa devam edecek olan Ramazan adındaki çocuk bana güç ve ümit vermişti. Yarım saat sonra bineceğimiz tren geldi ve on beş gün sonra gelmek üzere vedalaşarak o an için oradan ayrıldık. Salmanlı istasyonundan Narlı istasyonuna doğru tren sola doğru köyün kuzey etrafını yay çizerek geçiyor. Üç beş evin bulunduğu iki obanın yanından geçip Narlı düzlüğüne, kısa süre sonra Narlı istasyonuna ulaşıyoruz. İsmail biraz Kahramanmaraş'ta, birazda Gaziantep'te dolaşacağım. Manisa'ya oradan Sarıgöl'e git gel daha zor olacak, ben on beş gün sonra köye gelirim dedi.Tekrar buluşmak üzere burada ayrıldık.
      Narlı istasyonu Adana Kahramanmaraş yönünden gelen trenler Gaziantep veya Malatya Elazığ yönüne giden trenler burada yön değiştirirler. Yolcu aktarmaları bu istasyonda yapılır. Toros Ekspresi ile buradan geçip Yarbaşı istasyonunda inip, Düziçi'ne geliniyor. İlk atama yeri olarak şanslı hissediyorum kendimi.
         Kahramanmaraş ta Yeşildere köyüne ataması yapılan bir öğretmen nasıl gidileceğini soruyordu. Yeşildere her ne kadar Kahramanmaraş'ın köyü olsa da ulaşımı Adana ili Bahçe ilçesi Düziçi kasabasına gelip, Düziçi'nden williz marka jiplerle veya at ve katırlarla sağlanırdı.Yeşildere' de yaşayan bir çok kişi ancak hasta olunca Haruniye'ye gelir öğretmen okulu doktoru Yılmaz Sevinç'e muayene olur ilaçlarını alır giderlerdi.Doktor Yılmaz Sevinç bir ara ders sırasında bu yörede tedavisini sağlıklı bir şekilde yaptığım ve en iyi sonuç aldığım köy halkı Yeşildere Köyü halkıdır. Sebebi ise verilen talimata uyup ilaçları zamanında kullanıyorlar. demişti. Dağ köylerinin ekin biçme işlerini bu köyden gelenler daha iyi yaparlardı. Yeşildere ayrıca kış aylarında atların erkek danaların beslenmesi için salındığı bir yerleşim yeri olarak ta bilinir.
        On üç gün sonra temel ihtiyaçlarım olacak olan bir bir demir somya, yorgan döşek, kilim, üç gözlü tüplü ocak, tüp, tabak, kaşık, iki adet tencere, tava, çaydanlık, bardaklar,biraz kuru yiyecek salça, kıyafetleri koyduğum bir valiz vb lerini hazırlayıp paket yaparak Yarbaşı istasyonundan motorlu trene binip Narlı istasyonunda inip daha sonra gelecek olan posta treni ile Salmanlı istasyonunda iniyorum. O anda istasyonda bulunan köylüler yeni öğretmen geldi .Eşyalarını alıp lojmana kadar götürelim diye birbirine seslendiler. Grup halinde okul lojmanına geliyoruz. Eşyalar lojmana konduktan sonra muhtar bırakmıyor lojmanda beni. Hocam bu gece misafirimsin yarın çocuklar lojmanı temizler sonra yerleşirsin dedi. O gece muhtarın evinde konakladık. Sabah ben lojmana gelmeden lojman temizlenmiş eşyalar bir odaya toplanmıştı. akşama kadar yerleşme düzenini kırkbeş metre karelik lojmana yerleştirmeye çalışıp okulun içine bir attım. içi tamamen boya badana istiyordu. Pencere altları ve tabana yakın yerlerde kabarma var. Kireçle badana yapılması lazım. Boya kullanmak bayağı bir emek ve masraf isterdi. Öğrenci sıra ve masalarının bazıları oynama yapıyor çivilerinin yenilenmesi gerek.Pencere dışındaki tahta kepenklerin elden geçirilmesi , sınıf taban betonunda kabarmaların düzeltilmesi gerekiyor. Diğer öğretmen arkadaş gelince planlamasını yapmanın uygun olacağını düşünerek ertelemeye karar verdim.
        Göreve başlama yazımı yazıp ilçedeki ilköğretim müdürlüğüne vermem gerekiyor. Ertesi sabah trenle Narlı istasyonuna oradan dolmuş ile Pazarcık ilköğretim Müdürlüğüne göreve başlama yazımı vererek formaliteleri tamamlamış oldum.İlk önce ilçedeki sağlık ocağının, otellerinin,bankaların, yerini öğrendim. İş Bankası ve Ziraat Bankası vardı. bir sağlık ocağı, iki otel vardı. İki önemli Adıyaman yoluna dikey olarak uzanan caddesi vardı. cadde üzerine dizilmiş dükkanlar, fotoğrafçılar, fırın, tamirciler bulunuyordu. Dört ilk okul orta okul ve lisesi göze çarpıyordu. İlçede Kürtçe ve Türkçe konuşulmaktadır. Alışveriş için girdiğimiz yerlerde öğretmen olduğumuzu tahmin ederek, öğretmen misiniz diye soruyorlar. Her alışverişte borca kalabilir önemli değil diyorlar.
        İlçeden gaz lambası, el feneri, pil, kuru yiyeceklerden azar azar, bir şişe gaz, mum, bir plastik bidon, küçük bir musluk, sürahi, yağ, bir miktar sebze meyve, ekmek vb. ihtiyaçları alarak Narlı istasyonuna oradan posta treni saat üçte Gaziantep yönüne gider. o trenle Salmanlı istasyonunda inip,  bir buçuk kilometre yaya olarak okula ulaşıyorum. Alınan eşyaları yerleştirip, aldığım plastik bidon ile az aşağıdaki köyün pınarından su getirip, çay demleyerek içiyorum. bu sırada birkaç kişi akşam yemeğine çağırdı. Lojmana bir alışayım daha çok geleceğim diye şakalaşarak gelenlere teşekkür ettim. Akşam için gaz lambasına gaz doldurup camını takıp duvardaki çiviye astım. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Köy pınarından su çeken gençler, gelinler, kızlar ara sıra görülmeye başlıyor. Dere tarafından kurbağa vıraklamaları gittikçe artıyor. Gece sessizliğinde köyün yakınından geçen trenin lokomotifinin sesi ve  raylar üzerinde çıkardıkları ritmli sesler gecenin sessizliğini deliyor. lokomotif sesi ile birlikte tekerleklerinin ritmli sesleri aynı anda duyduğun zaman tren Gaziantep yönüne gidiyor diye yorumlama yapıyorsun. Raylardan çıkan ritmli sesler ağırlıkta olursa Narlı istikametine gidiyor. diyorum. Narlı yönüne giderken aşağı doğru lokomotif  zorlanmıyor sessiz gidiyor. Bazen  buharlı kara tren, bazen dizel motorlu trenler geçiyor. Bu sırada yarın yapacağım işleri planlayarak lojmanda ikinci gecemi geçiriyorum.
     Manisalı arkadaş meyil müddetini tam kullanmıştı sanırım, benden üç gün sonra geldi.Eylül ayı sonuna doğru bir zaman dilimindeyiz. Okula gelen öğrenci yok.İsmail Bey ile birlikte komşu köy öğretmenlerini tanımak için Guzkent köyündeki öğretmenle tanışmak için yola çıktık. Köyün bulunduğu istikameti ve yolunu köylülerden sorarak öğrendik. Aha şu tepenin ardında yakın dediler.Bağ tarlalarının arasındaki tozlu yollardan geçiyoruz. her adım atışımızda ince bir toz havalanıyor. pantolon paçalarımız dizimize kadar toza boyanmıştı. bağların arasını geçer geçmez daha önce tahıl ekilmiş hasat edilmiş bir alanda ilerliyoruz. Kuru bir sıcak var. karşıdan gelen birine gideceğimiz yeri sorduk aha şu burunu aşınca görünür dedi. ilerliyoruz. aha şu burun dediği yer gitmekle bitmiyor. belki yorulduk, belkide burada yaşayanlar için çok yakın bir yer olarak biliniyordur.Bir süre daha yürüyünce köyün evleri görünmeye başladı. Çevrede hiç ağaç yok. Dİkenli taşlı bir yoldan ilerleyerek köyün girişine vardık. Köyün köpekleri havlamaya başladılar. Yabancı olduğumuzu sezmişlerdi. Biraz sonra birkaç kişi göründü köpeklere selendi köpekler kuyruk sallayarak oldukları yere çöktüler. Öğretmen olduğumuzu okula geçmek isteğimizi belirtince önümüze düşüp okulun girişine kadar getirdiler .
Öğretmen kaldığı lojmana dönüştürülmüş bir evden çıktı. Evet öğretmen yeni atanmıştı. hemen tanıdım. Düziçi İlk öğretmen Okulu mezunu,aynı okul mezunuyuz. Göksun Ericekli Talip Telli.Hoşbeş ten sonra hemen bir yemek hazırlığı yaptı.Makarna salata ayran, arkasından çay. bunca yoldan sonra bize çok mükemmel bir ziyafet olmuştu. bir müddet sohbetten sonra köyü dolaştık yapacaklarımızı planlamaya çalıştık. birbirimize destek olmamız gerektiği kanaatine vardık. köyün siyasi yapısı farklı. köyün kültür ve eğitim düzeyi çok kötü. . Salmanlı köyü buraya göre biraz daha farklı bir yapıya sahip.Tarikat mensupları buraya daha hakim. Tek öğretmenli tek dershaneli bir okulu var. Cahil kabadayıları daha fazla olduğu tespitini yapmış öğretmen. Talip Beyle  ilçeye veya ile giderken mutlaka bize uğrayarak haberleşmemiz konusunda anlaşarak vedalaştık.Aynı yolu takip ederek lojmana geliyoruz. Akşam yemek hazırlığını yapıp çaylarımızı içiyoruz. Farklı bölge ve kültürden geliyorduk ama asgari müşterekte birleşiyorduk. Aslında öğretmen okullarındaki değer yargılarımız aynı olunca anlaşmak çok kolay oluyordu.Öğrencilerin okula gelişleri bağ bozumundan sonra tamamlandığını öğreniyoruz. Bir hafta sonu da Salmanıpak köyündeki öğretmenlerle tanışmaya gitmeyi kararlaştırdık. Salmanıpak  Köyünün üç obadan oluştuğunu öğrendik. her üç obada da okul varmış. bir hafta sonunda  sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Salmanıpak köyüne doğru yola çıkıyoruz. Salmanlı köyünün güneyinden batıya doğru uzanan vadimsi bir alandan yürüyerek gidiyoruz . buralarda yetişen ağaçları görebiliyoruz az da olsa . kısa bir alan. aşağı doğru ilerledikçe yeşilliklerin kaybolduğu alana ulaşıyoruz. yoldan tahta tekerlekli arabalar geçmiş, izlerinden belli oluyor. Köye yaklaştığımızda okul binasını görüyoruz hemen. Doğru lojmanın kapısını çalıp tanışmak istedik öğretmenle. kapı arkasından tedirgin bir sesle kim o diye ses geldi. Komşu köyün öğretmenleriyiz deyince kapı açıldı. bizim yaşlarda, yeni atandığı her halinden belliydi.yeni evli bir öğretmendi. içeri buyur etti. kahvelerimizi içerken bölge hakkında paylaşımlarımız oldu. öğretmen batı Anadoludan ve o bölge öğretmen okullarından mezun olmuştu. kendisi şehirde büyüdüğünü bu yöreye hiç ısınamayacağını belirtti. Eşi de tedirgin ve korkusu vardı. salmanıpak Kürtçe konuşan bir Kürt yerleşkesi idi.Ama iletişim kurulabilir bir halkı olduğu belli idi. Salmanlı köylüleri Salmanıpak için anlattıkları olumlu bir etki bırakmıştı bizde. Öğretmen yemek davetlerine gitmediğini, bir defa gitmiş yemekleri  elleri ile yediklerinden bahsetti. Bunun olmaması gerektiğini belirttim. Bir yanlışlık olmasın bu bölgenin Arap kültüründen etkilendiğini sanmıyorum dedim. Ancak plavı yufka ekmekle kaşıksız yiyebilirler.Buna da sokum yaparak yeme derler. Bunun sebebi köylünün fazla tabağı olmaz, batıdaki gibi servis tabakları olmaz. Yemeklerin hepsi sofraya dizilir. pilav makarna varsa ortaya büyük bir tabakla konur. ancak sulu yemekler ayrı tabaklara konur, sulu yemeklerde kaşık  kullanılır. El ile yedikten sonra aynı şey değil mi dedi. Malesef bu yörenin yemek yeme kültürü de böyle dedim. Bizim o  taraflar da böyle bir şey olamaz. Ben şehirde büyüdüm ama köylerimiz de böyle olmaz dedi.Daha büyük sorunları olan köylerimiz var. Yakın bir mezrada toprak damın okul olarak kullanıldığını duydum tek öğretmen nasıl baş ediyor bilmiyoruz dedim. Vallahi sizi bilmem ama ben burada kalamayacağım herhalde dedi.

Biraz daha sohbetten sonra. oradan ayrıldık. Üç km. ötede İğdeli Köyünün okulu olduğunu öğrenmiştik. İğdeli Köyündeki okula vardık. buradaki okul biraz daha derli toplu görünüyor.iki lojman var. lojman önünde iki kişi oturuyor. Bizi karşıladılar hoş geldiniz kimsiniz nereye gidersiniz diyerek. Salmanlı köyü öğretmenliğine yeni atandığımızı belirtince oo hoş geldiniz tekrar dediler.Elbistanlı ve Göksunlu olduklarını, iki yıldır burada çalıştıklarını,dört yıllık öğretmen olduklarını öğreniyoruz..iki öğretmenlerinin daha olduğunu onların Gaziantep'e gittiklerini söylediler. Dört öğretmenli bir okul. Biraz konuşmadan sonra TÖBDER üyesi olduklarını belirttiler. siyasi olarak uyumlu olduğumuz da birleştik.Bize yıllık plan örneklerini verdiler. Her konuda yardımcı olacaklarını belirttiler. O gün bizi tekrar köye dönmemize izin vermediler.   Gaz lambasının ışığı altında geç saate kadar oturduk. . Bize tecrübelerini ve yapmamız gerekenleri açıkladılar. Geceyi orada geçirdik. Öğrenci devamsızlığı bu köyde de olurmuş. köylü hasat işini bitirmeden okula çocuğunu göndermiyormuş.

       Sabah kahvaltıdan sonra Salmanlı Köyüne doğru tekrar yola düşüyoruz. Güneş tam karşımızdan vuruyor. Gelişimiz iniş aşağı idi, şimdi yokuş yukarı çıkıyoruz. Köyler hakkında, öğretmenler hakkında, karşılaştığımız, insanlar hakkında  yorumlar yaparak yolu yarılamış olduk. Köyün alt tarafındaki küçük vadide küçük bir ağaç dibinde bir müddet dinlendikten sonra tekrar yola koyularak köyün girişine geliyoruz. Köyün orta kısmında iki çoban köpeği vardı. köpekler saldırgan bir tip olduğunu bildiğimizden köyün dışından gitmeyi düşündük. Bu saatte köpekler sürünün yanında olduğunu düşünerek köyün içinden geçmeye karar verdik.Evler birbirine yakın toprak damlı. Her evin bir avlusu var. avlular arası harç kullanılmadan taş duvarlarla ayrılmış. Evlerin alt katları ahır ve kümes olarak kullanılıyor. Üst katların tabanı da toprakla düzenlenmiş. Avluların bir köşesinde beş on tavuğun barınacağı kümesler yapılmış. bazı evlerin avlusunda bazı evlerin avlusu dışında hayvan gübreleri yığın edilmiş. Evler arasındaki yoldan ilerlerken tezek ve gübre kokusunu etkili bir şekilde hissediyoruz Köy içinde ıssızlık var. Herkes tarla işleri ile uğraşıyor. Köyde kalanlar yaşlılar. Duvar diplerinde veya ev terasında oturan yaşlılar karaltıya bakıp el sallıyorlar. Dar köy içi yoldan geçip okul bahçesine giriyoruz. Lojman önündeki akasya ağacının gölgesinde oturup çay yudumlamak her şeye değdi.
Kırk beş metre karelik lojmanın odasında biraz şekerleme yaptıktan sonra bir yıl boyunca neler yapabiliriz diye düşünüyoruz yorumlar yaptıktan sonra gece için gaz lambasının bakımını yapıp akşam atıştırmalıklar için menemen yapıyoruz.
ÇEVRE İNCELEMESİ
Akşamları gaz lambasının ışığında okullarımızdan bölgelerimizden birbirimizi bilgilendiriyoruz. zaman zaman köyün genel durumu ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyoruz. Çevreyi tanımak ve çevre inceleme dosyasına ekleyeceğimiz bilgileri araştırıyoruz. Bazı geceler evlere gidip köylü ile sohbet ediyoruz. Havadan sudan, topraktan, bağlardan, çocuklardan konuşuyoruz. Bulunduğumuz evlerde on on beş kişi bulunurdu genellikle. Toplantı saatlerinde üzümden yapılan pestil, kuru üzüm, bastık, Antep fıstığı ikram edilir. Bilmeceler sorulur. Bazı günler destan, masal hikayeler anlatılır.
Günlük olaylarla ilgili konuşulur.  Ülke gündeminden konu açılır, tartışılır. Kurnazca soru sorarak siyasi yapımızı öğrenmek isterler. Zamanla öğrenirsiniz diyerek ölçülü davranıyoruz. Yaşlı, orta yaşlı ve genç kesimle ilgi kurmaya çalışıyoruz. Ülkenin siyasi durumu çok karışık bir durumda. Siyasi iktidarların değişim süreci, üniversite olayları, gençlik hareketleri, karşılıklı suçlamalar, tartışmalar süre gelmekte. Haberler pilli radyolardan mutlaka dinlenir. Her evde radyo yok, bazı evlerde var. Akşamları radyoları bulunan evlerde toplanılırdı.  Bizim de orta uzun ve kısa dalgalardan yayınları alabilen bir radyomuz var. Orta dalgadan Çukurova Radyosunu, az da olsa uzun dalgadan Ankara Radyosunu, kısa dalgadan meteoroloji veya polis radyosunu dinleyebiliyoruz. Cihazın iyi çekmesi için lojman önüne doğru uzatılmış bakır anten kullanıyoruz. Çevre ile iletişim sağlayacak bir mandolinimiz, gitarımız, sonradan bir de bağlamamız oldu. jüpiter marka on iki pozluk siyah beyaz fotoğraf çeken fotoğraf makinemiz. İsmail’in yeni aldığı bir daktilomuz var. İsmail, şiir ve öykü yazmaya eğimli idi. Makinemiz on iki pozluk olduğu için iktisatlı kullanıyoruz. Bizlerden önceki öğretmenlerden biri köylülerden birine el feneri kullanarak fotoğraf tap etmeyi öğretmiş. Ara ara gelir konuşuruz. Öğretmen okulunda bir yıl fotoğrafçılık kolunu çalışmalarını izlemiştim çağrışım yaptı. Birlikte birkaç tane tap yaptık.
Okullar açılmıştı ama okula devam eden öğrenci sayısı azdı. Bağ bozumu bitene kadar devamsızlık devam edermiş bu yörede. Fazla üstelemiyoruz yasal olmasa da.  Sürekli gelen öğrenciler, istasyon personellerinin çocukları ve köyün içinden birkaç öğrenci. Birinci ikinci sınıflar bir arada, üç dört ve beşinci sınıflar bir arada eğitim öğretim yapıyoruz. Üç dört beşler sabahçı, bir ve ikinci sınıflar öğleci.
Eylül ekim ayları köyün işlerinin yoğun olduğu aylar kışa hazırlıklar, bağ bozum işleri, pekmez yapımı, evlerin bakım onarım işleri yapılır. Kış gelmeden bunlar yapılmak zorunda.
Ekim ayının ortalarına doğru devamsızlıklar azalıyor. Kış basmadan biz de okulun ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız. Pencere kepenklerinin bakımını, oynayan çivi yerleri laşkalaşan sıraların tamirini tamamlıyoruz boş zamanlarda. Bir yandan da çevre inceleme dosyamızı hazırlıyor yıllık planlarımız için ön çalışmalarını yapıyoruz.
Köyün nüfusu, kadın erkek sayısı, öğrenci sayısı, bu zamana kadar orta öğrenimine devam edebilen öğrenci sayısı, işçi sayısı(kadrolu çalışan) , köyün yaş ortalaması gibi verileri kaydediyoruz.
Seçimlerde Siyasi partilere göre oy dağılımları, örf adet ve gelenekleri kısaca belirliyor buna göre çalışmalarımızı planlamayı düşündük. Çevre incelemesi dosyası hazırlama zorunluluğumuz var stajerliğimizin kalkması için.  Ekim ayı sonunda çevre inceleme dosyamızı tamamladık. Bir yandan eğitim öğretim işi devam ediyor. Her geçen gün öğrenci sayısı artmaya başlıyor. Okulun hemen karşısında köyün pekmez yapım yeri mahseresi var. Üzümler gündüz toplanıyor ikindi vaktinden itibaren mahserede suyu çıkarılıp büyük bakır kazanlarda kaynatılıyor, pekmez toprağı denen bir toprak konuyor. Beyaz renkli olan bu Toprak üzümler daha ezilmeden işleme dahil ediliyor. Bu işleme kestirme deniyor. Toprak katma işlemiyle şıranın durulması, çökelti oluşturması ve üzümden gelen ekşiliğin alınması sağlanıyor. Toprak katılmayan pekmez ekşi ve bulanık görünümlü oluyor. Yaklaşık yüz kilogramlık üzüme üç dört kğ. Toprak katılıyor. Bu toprağa bölgelere göre ak toprak, marın,ve havara denmektedir.
Şıralar iyice kaynatılıyor, bu sürede oluşan köpükleşme savrula savrula  gideriliyor. Bu kaynatma işlemi gece geç saatlara kadar devam ediyor. Zaman zaman yapılan işleri izliyor onlara eşlik ediyoruz. Hocalar bizim işimizi de elimizden alacaksınız diye takılırlar. Hadi işleri değişelim diye  espiriler yapılıyor. Katı pekmezler tahtadan yapılmış külek denen kaplara yapılıyor. Bir , iki, üç.  Kg.lık  küleklere, 20 litrelik tenekelere konuyor. Pestiller, bastıklar, cevizli sucuklar hazırlanıyor. İşler tamamlandıktan sonra hane halkının istikakı ayrıldıktan sonra, kalanı satılır diğer ihtiyaçlar alınır.

Bu arada okulda Cumhuriyet bayramını kutlamak için şiirler ezberleniyor, mandolin eşliğinde şarkılar söylüyoruz, yarışmalar tasarlanıyor. Yarışmaları öğrenciler kendileri organize etmek istediler dedikleri de oldu. Bayram günü sınıfı okul bahçesini süslediler tam bayram havasında. Epey de katılım oldu.


Kasımın ilk haftası öğrencilerin tamamı geliyor artık. Beşinci sınıflardaki öğrencilerimiz bayağı büyükler.  Bunlarla birlikte okulun badanasını yapmaya karar verdik. On Kasım günü Atatürk’ü Anma programından sonra saat on bir gibi  öğrencilerle sınıfın badana işine başladık. Biz tavanları öğrenciler alt kısımları badana yapıyorlar. Kireç damlaları yüzlerimize üstümüze damlıyor. Birbirimize bakıp gülüşerek işimize devam ediyoruz.
 Öğle saatlerinde düzgün giyimli iki  kişi kapıdan içeri girdi.
- Kolay gelsin ne yapıyorsunuz? dedi biri. Diğeri badana yapıyorlar işte diye takıldı.
 Bana hitaben
- öğretmenler nerede? Buralarda ise çağırın okula gelsin dedi.
 Herhalde komşu köylerden öğretmen arkadaşlardır diye düşündüm. Kısa bir bakışma. Biz öğretmeniz dedik. Hadi oğlum dalgayı bırakın öğretmenleri çağır dedi.
Badana fırçasını bir kenara bırakıp elimi bezle sildikten sonra biz yeni atandık, programdan sonra öğrencilerle badana yapıyoruz. Yanıtını verdim. Elimi uzatarak hoş geldiniz deyip lojmana buyur ettik. Bu saatte geldiğinize göre açsınızdır.  Kahvaltıvari bir şeyler atıştıralım. Diyerek çay koyduk. Diğer arkadaşla nöbetleşe  idare ediyoruz durumu.
Yemekten sonra diğer köye geçeceğiz soracağınız bir şey var mı dosyanızı hazırlayın baharda geliriz merkezde bir sınıfta dersinizi dinleyeceğiz stajerlik için.  Fakat ben sizlere güveniyorum, hiç bir şeyi kafayı takmayın dedi biri. Diğeri şubatta kontrole geliriz dedi. Neyini kontrol edeceksin bunlar ne yapacağını bizden iyi biliyor diye karşılık verdi. Vedalaştık görüşmek üzere.
O gün badana bitti ertesi gün sınıf temizlendi. Adamlar bize gaz mı verdi? Kendi işlerini mi kolaylaştırdılar diye yorum yapıyoruz. Ama doğru bildiğimizi yapmak bizi rahatlatmıştı.
Pazarcık’ın ova köylerini görmemiz gerek. Orada okul arkadaşlarımız var. Hüseyin kısacık, Mehmet Esnik' in ova köylerinde olduğunu biliyoruz. İsmail'in  arkadaşı canan Gaziantep tarafında bir köyde onunla da bağlantı kuracağız. Sonra Gaziantep’ e gitmeliyiz deşarj olmakta gerekiyor. Zaman zaman çemberden dışarı çıkın teğeti görün diyor bizden öncekiler.


Bir hafta sonu köyde, ikinci hafta sonu gereksinimlerimizi karşılamak için  Kahramanmaraş, Gaziantep veya Pazarcık'a gidiyoruz. Buralara gitmek için her zaman Salmanlı tren istasyonundan çıkış yapmak zorundayız. Köye kara yolu ile ulaşım yok. Var olan yollar bozuk, kışın macun gibi bulaşan çamurdan gidilmez. Zaten herhangi bir araçta çalışmıyor. Traktörü olanlar işi olduklarında traktörle giderler. Köyde Şıho Dayının oğlu, köylünün Kör Bekir dediği, Bekir Bilici nin  480 lik traktörü vardı. Bekir  Abi nin gözünün biri tüfek tepmesi sonucu kör olmuş. Kör Bekir'in babası Şıho DAYI baba adamdı. Herkes severdi. Oğlu Bekir'i de çevre köylüler de çok iyi tanıyorlar.  Traktörü ile civardaki kişilerin işini yaptığından her köyde tanınıyordu. Kör Bekir, babası ile aynı evde kalır, dört tane de çocuğu var. Hafta da bir gün mutlaka bizi yemeğe davet ederdi. Şıho dayının  askerlik anılarını bol bol, bir daha bir daha dinlerdik. Anlatırken hep gülümserdi sıkılmazdık.

Salmanlı İstasyonu yolcu trenlerinin geliş gidiş saatlerinde kalabalıklaşır. Üç köyün yolcusu burada buluşur ayrılırlar. istasyonda Şef, hareket memuru, iki makasçı, iki yol çavuşu, iki yol bekçisi, ayrıca yol bakım işçileri var. personel için beş tane lojman bulunuyor. Şef, hareket memuru ve makasçılar vardiyalı çalışırlar. iki personel sürekli istasyon hareket memurluğu odasında bulunur. Zaman zaman akşamları geç saatlere kadar biz de onlara eşlik ederiz. Geniş tahta masa üzerinde, mors alfabesi ile yazışma sağlanan bir telgraf makinesi, okullardaki kütük defterini andıran istasyon tren seyir defteri, mors alfabesi ile yazılmış  telgraf makinesi çıktılarının sarıldığı makara. Akşamları buraya gelir tavla, dama,  kağıt , domino ve kağıt oyunları oynar sohbet ederiz. Telgraf makinesinin sesi hiç durmuyor. personel sesin tıkırtısından haberleşme konusunu anlar , bazen aniden kalkar mors alfabesini kullanarak yazışır. Oyuna, sohbete kaldığı yerden devam eder.
Farklı bölgelerden gelip bir aradayız. Adana Düziçili, Manisa Sarıgöllü, Urfa Akçakaleli, Afyonlu, Gaziantepli, Mersin Tarsuslu. Zaman zaman yöresel şive konuşulmaya başlanır  sohbet koyulaşınca. Fıkralar espiriler yaparak an ve gün  tamamlamaya çalışılıyor. Saat on ikiye doğru biz köy yollanır. onlar nöbete devam eder. Ellerimizde iki ve üç pille çalışan el fenerleri ile bir buçuk iki km. ötedeki okul yoluna yöneldik. El fenerlerini üçer dakika ara ile dönüşümlü yakıyoruz pilleri çabuk bitmesin diye.  Ay ışığı yok zifiri karanlık. Bu karanlıkta el fenerimiz sanki güçlü bir projektör gibi aydınlatıyor önümüzü. Köye yaklaşınca birkaç tane köpek havlayarak bize doğru yaklaştı. Köyün köpeklerini de sesinden ayırt eder olduk. Yaklaştıklarında ses verdik  sustular. Onlarda bizi tanımış herhalde. Ya da  tehlikeli görmediler. Köyün meydan çeşmesinin yanına geldiğimizde daha önceden istasyona geçerken bir kenara koyduğumuz su bidonlarını doldurup, suyumuzu içiyoruz. Pınarın oluğundan akan su önündeki kaptaca dökülürken çıkardığı ses gecenin sessizliğinde güçlü bir su akıyormuş duygusu yaratıyor. Kısa bir süre bu sesi oturup dinledikten sonra, dik yokuşu ellerimizdeki su bidonları ile tırmanarak lojmana geçip hemen uykuya daldık.

Bir hafta sonu Pazarcık'ın ova köylerine uğrak yapıyoruz. köylere ulaşım ya sabah çıkıp akşam dönen minibüslerle ya da özel taksi çalıştıranlarla anlaşarak sağlanıyor. Narlı'nın güneybatı ve batısı geniş bir ovaya sahip. Bu ova uzantısı Kahramanmaraş, Türkoğlu, Nurdağ'a kadar uzanıp Amanoslara dayanır. Daha güneyden Fevzipaşa, İslahiye, Hassa, Kırıkhan, Topboğazı,  Amik ovasından Antakya'ya kadar gider. Verimli bir toprak yapısına sahip buraları. Bir çok bölgeleri bakir işlenmeye müsait.  Bazı yerlerinde tarlalar aralarından akan küçük küçük akarsular bulunur. Bir bölümü, Lübnan'dan doğup, Suriye topraklarından geçerek Ülkemize giren Asi ırmağı da bu havzada bulunuyor. Köyler arası yollar stabilize veya ham yollardır. kışın yağmur alınca bazen traktörler bile buralarda çamurdan çıkmakta zorlanırlar. Bu topraklar işlendiği zaman güney doğunun ve doğu Akdeniz bölgesinin  ihtiyacını önemli ölçüde karşılayabilir. Bu ovada yetişen pamuk kalitesinin yüksek olduğu söylenmektedir. Ayrıca buğday, arpa, mercimek ve nohut ekimi yapılmaktadır. Amık Ovasına doğru olan yerlerde çeltik ekimi, havuç ,biber, patlıcan, domates salatalık gibi sebze yetiştirme işleri yapılmaktadır.
Düziçi öğretmen okulunda  aynı sınıflarda okuduğumuz Hüseyin kısacık' ın atanmış olduğu Bezolar köyüne varıyoruz. üç dört öğretmenli. iki  odalı sonradan lojmana dönüştürülmüş bir yerde kalıyor. gece geç vakte kadar sohbete devam ediyoruz.. Okulun ihtiyaçlarını, özel ihtiyaçları nasıl karşıladığından, çalışan öğretmenlerden konuşuldu. Bir bayan öğretmenin pazarcıklı olduğunu, hafta sonları onun bulunmadığını, zaman zaman olta ile balık tutmaya köyün gençleriyle gittiğini, köyü tanımaya devam ettiğini anlatıyor. Gaz lambasının haznesindeki gaz bitmiş, fitilin yanık kokusu etrafı sarınca yatmaya karar veriyoruz. Bir ranza var, üç kişiyiz. İsmail'i ranzaya yatırıyoruz. İkimiz yer yatağı hazırlayıp uzanıyoruz yere. Bir süre daha karanlıkta yatak içinde sohbet devam etti. Deliksiz uyumuşuz sabaha kadar. Rahatlıktan mı, yoksa yorgunluktan mı, bir yorumda bulunmak güç.
Sabah kahvaltısında da yorumlamalar devam ediyor. Bölge insanı tarımla uğraşır. Bir çok kişi yurt dışına gitmiş çalışmaya.
Daha ilerideki köye atanan Mehmet Esnik' in yanına uğramayı planlamıştık bu hafta sonu Haruniye 'ye gittiğini öğrendik. O köyün daha büyük olduğu söyleniyor. Kullanımı ve tapusu okula ait, okulun bir tarlası var. Bu tarlayı öğretmenler eker biçer değerlendirir,  Gelirinden masraflar düştükten sonra okulun ihtiyaçlarını karşılar, kalan para pay edilirmiş.
 Geçmişlerden konu açılıyor kendiliğinden. Aynı mahallede top koşturup, ihtiyaç olsun olmasın bahçelerden meyve aşırıp,  toplu olarak mahalle gençleri ile birlikte yerdik aldıklarımızı. Okunan  teksas, tommisk, kaptan swing, kitaplardaki kahramanlardan konuşulurdu halka şeklinde otururken. İlerideki yaşlarda, okuduğumuz yerli ve yabancı yazarların roman, öykü, fıkra kitaplarından bahsederdik. Siyasi tartışmalara katılırdık ülke gündemi ile ilgili. Dünya siyasetine girilirdi Türkiye siyasetinden sonra. Paylaşım sürer giderdi. Öğretmen okullarında bütünlemeye kalmadan sınıf geçenler arasından kura çekilir belli sayıda öğrenci yaz kamplarına gönderilirdi.  bu kamp bölgelerine farklı bölgelerde bulunan öğretmen okullarından da öğrenciler de gelir kaynaşır idik. Kamp yerinin düzenlenmesini öğrenciler yapardı. Çadırlar kurulur her çadırda üç  dört ranza olurdu. On beş günlük sürede etkinlikler herkes becerisini sergilerdi. Silifke Akkum'da kap yeri vardı. İvriz Öğretmen okulundan, Gölbaşı Öğretmen okulundan, Düziçi öğretmen okulundan, Aksu öğretmen Okulundan katılanlar vardı. O yazın orada kaldığımızın ikinci haftası sonuna doğru güvenlik gerekçesi ile kamptakiler erken yollandı evlerine.

 Kıbrıs Barış Harekatı başlamıştı. Bir çoğumuz eve gitmeyip o yörelerde iş ayarlayıp çalışmıştık. Sanırım dört kişi birlikte İskenderun'a geçip  Karayılan bölgesindeki İskenderun Çimento fabrikasının temelinde çalışıyoruz. Geceleri şantiyenin baraka koğuşlarında yatıyoruz. sıcak toz ikisi bir arada olunca iş iyice yoruyor. çalışanların listesini tutuyor işçi çavuşu ve şantiye sorumlusu ile çalışma alanlarına dağılımı yapıyoruz. çimento ve demir yüklü kamyonların biri gelip biri gidiyor. Gelen çimento torbalarını indiren işçi grubu ayrı diğer kesimlerde çalışan işçiler ayrıdır. Aldığı ücretler de farklıdır. Şantiye şefi diğer alanda çalışan işçileri de çimento indirimine yolladı. isteksizce öğleye kadar çalıştılar. öğle yemeği molası verildi. yemek saati yemek dağıtımı yapılacak ama işçilerin elini yıkayacak su yok.  Su gelmeden kimse yemeğe geçmedi. bu seferlik idare edin akşama gelecek su demeyi hiç utanmadan gerçekleştirdi işveren temsilcisi. işçinin çoğunluğu o gün öğleden sonra çalışmadı. büyük tankerlerle su geldikten sonra işbaşı yaptılar. akşam koğuşta tartışma sürüp gitti. herkesin çalıştığı alana göre ücret belirlenmesi için komite kuralım dendi. Duş yeri ve yemeklerin durumu konuşuldu. kendiliğinden birleşme örgütlenme başlıyor. Sendika bilinci oluşuyordu. Bir aylık süre içinde kısmen düzene girmeye başlamıştı. Ağustos ayının son haftası ücretlerimizi alarak işten ayrılıp okul için hazırlık yapmıştık. Diye anlatım ile konuyu kapatıyoruz.  Pazarcık'ta buluşmak üzere Bezolar köyünden ayrılıyoruz.


ZOR VE GÜZEL SORULAR.
Salmanlı, İğdeli, Cimikanlı, Ufacıklı köyleri birbirlerine sınır komşusu olan  köylerdir. Aralarında küçük yerleşim yerleri, mezra ve obalar bulunmaktadır. Salmanlı istasyonunda inildiği zaman hemen batı yöne dönüp bakıldığında dağ eteğinde kurulmuş bir yerleşim yeridir. Yöre köylerinin bazılarında Türkçe Bazılarında Kürtçe konuşulur. Salmanlı, Ufacıklı ve Guzkent Türkçe, İğdeli, Cimikanlı, Salmanıpak Kürtçe konuşmaktadır.
Kasım ayı ortasından itibaren okulun tüm öğrencileri devamlılık sağlamaya başladı. Ancak bir iki öğrenci ilköğretim yaş sınırını geçtiğinden sürekli devamsız. Önceki yıllarda burada görev yapan öğretmenler kız çocuklarının okula gelmelerini sağlamışlar, kız erkek sayısı dengeli. İlkokulu bitirdikten sonra orta öğrenime  Gaziantep'te devam devam etmiş öğrenciler bulunmaktadır. öğretmenlik bölümünde iki kişi, ticari ilimler akademisinde bir kişi, kız meslek lisesinde iki kişi öğrenimine devam etmektedir. Ayrıca lise öğrenimine devam eden öğrenci sayısında artış görülmektedir. Gaziantep veya Kahramanmaraş'ta yakınları olanlar bu illerde orta okul ve lise öğrenimlerini sürdürmektedir. Daha çok Gaziantep ile bağlantısı var köy halkının. İş olanaklarını o bölgede yakaladıkları ve ulaşım kolaylığı olduğu için. Küçük baş hayvancılık, bağcılık ve az da olsa Antep fıstığı yetiştiriciliği yapılmaktadır. Demir yollarında yol işçiliği, yol bekçiliği görevinde bulunanlar vardır.
Şubat tatiline kadar geçen süre içinde çevreyi tamamen tanımış olduk. Çevredeki öğretmenlerle ilde ilçede buluşup paylaşımda bulunuyoruz. Okulda günlük gazete bulundurmaya çalışıyoruz bir gün gecikmeli. İstasyon personeli Narlı veya Gaziantep'ten getirtir, ertesi gün bunları okula getirir öğrencimiz. Güncel haber ve olaylardan haberdar olurdu öğrenciler. Bisküvi kutularına haftalık olarak birikirdi gazeteler. İstasyonda ilk karşılaştığım kumral saçlı Ramazan bir şey sormak itiyorum öğretmenim diyerek söz istedi.
- Öğretmenim Hiroşima, Nagazaki nerede? Dedi. Şaşırdım soruya.
-Ne olmuş niçin sordun? Deyince
-Oralara bombalar atılmış çok insan ölmüş. Dedi.
İletişimimin, basının önemini anlatan bir olaydı bu soru.
Atlasları çıkarıp Nagazaki ve Hiroşima'nın dünya haritası üzerindeki yerini buldurup buraya bombaları bırakan Amerika'nın yerini de buluyoruz.
Seviyelerine göre bu olayı açıklıyorum. Büyük bir dikkatle dinlediler, sanırım bunu hiç unutmayacaklar. Daha sonra okumaya devam ettiler gazeteleri. Kimi bulmacasına, kimi spor sayfasına, kimileri büyük yazı ve resimlerine baktılar. kutuya koydular gazeteleri. Açıklamakta en çok zorlandığım sorular, öğrenci olayları ve çatışma haberleri ile ilgili sorulardı. Çünkü toplum her gün biraz daha ayrıştırılıp, kutuplaştırılıyor.
İkinci haftaya yeni gazeteler konur kutuya, eskilerle soba tutuşturulur.
 Sınıf sobamız tenekeden epey de büyükçe. Daha sonra tuğlalı soba almıştık. Yakacak olarak öğrenci ve köylünün getirdiği odunları kullanıyoruz. Okulun kuzey yönüne bakan kısmında pencere yok. poyrazdan etkilenmiyor fazla. Doğu ve batı kısmı pencereli. güney tarafından girilir içerisine. Bir müdür odası, araç odası ve bir dersliği bulunmaktadır. Okul bahçesi mevcuda göre oldukça yeterli. okulun çevresindeki çağıl denilen duvar köy halkı ve öğrenciler tarafından örülmüş. Üzerine dikenli çalılar yerleştirilmiş, üstüne çıkıp devrilmesini önlemek için. En çok ta keçiler için alınmış bir önlem. Keçiler nerede bir yüksek yer varsa oraya çıkar iner.

Narlı Gaziantep demir yolu hattı üzerindeki Salmanlı istasyonu ile okul arası  bir kilometre. 
Okul lojmanında diğer öğretmen arkadaşım İsmail Manisalı, Gökçeada İlk öğretmen okulundan, ben Düziçi İlk öğretmen Okulundan bu köye atamamız yapılmıştı.. İsmail akşamları geç yatar,ben sabahları erken kalkardım. Sabahları sınıfın sobasını yakmak için erken kalkardım. bir sabah kırk beş metrekarelik lojmanın önünde çayımı yudumlarken, demir yolu bekçisi Vakkas Usta geçiyordu lojmanın yan tarafından. 
-  Vakkas Abi bir çayımı iç git diye seslendim.
-Aman Hocam çayı dönüşte içerim. Yolun kontrolünü erken yapayım, ne olur ne olmaz. Yolun sorumluluğu var. Diyerek koşarcasına işine gitmişti Vakkas Abi. Elinde kocaman cıvata anahtarı,sırtındaki yiyecek ve kestane fişeği torbasıyla.
Yakar top ve voleybol oynanır okul bahçesinde. Ağaçtan file direkleri. Filesi köşker ipi ve sicim kullanılarak yapılmış okul bahçesinde örülmüş belli. Sürekli kalmaz ortada ihtiyaç duyulunca bağlanır direklere.
KOMÜNİST DİYORLAR, AMA O DA AYNI BİZE BENZİYOR
1975-1976 Öğretim yılı boyunca meslekteki ilk görev yılımız olmasına rağmen yıllarca tecrübemiz varmış gibi acemilik çekmeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz. On sekiz on dokuz yaşlarındayız. Hata yapma şansı yüksek, cesaret ve kendimize güven yerinde. Ders araç ve gereçlerini temin etmede zorlansak da tamamlamaya çalışılıyor. Eğitim öğretim çalışmaları akıp gidiyor. Sorunlar paylaştıkça tartıştıkça çözülüyor. Mevcut koşullar içerisinde bir adımda olsa ilerlemek, durağan olmamak gerekiyor. Sınıflardaki öğrenciler arasında öne çıkanlar oluyor, yetenek farklılıkları belirmeye başlıyor. Ramazan, Önder, Murat, Mustafa  Fazilet ve kardeşi okuyan sorgulayan bir yapıya sahipler. Ayrıca el becerileri olan Mahmut, İrfan kendini göstermeye başladılar. Yarıyıl tatili sonrası herkesin daha istekli görünmesi işimizi daha da kolaylaştırdı. Coşkulu bir Ulusal Egemenlik Bayramı kutlandı. Mayıs ayı köylünün tarla işlerinin yoğunlaşmaya başladığı aylardır. Öğrenci devamsızlığı,dördüncü, beşinci sınıflarda var olmaya başlar. Mayıs ayı ortalarından sonra yıl sonu işleri tamamlanır.

Okulların yaz tatiline girmesiyle köylerden öğretmenlerin çoğunluğu çekilir. Memleketlerine döner. Karşılaştıkları sorunları ve çözümleri anlatılırken çevresine daha da güçlü hisseder kendini. Bazılarının yorgunluğu yüzüne vurur anlatmasa da. Evlilik hazırlıkları, aile ihtiyaçları, aile büyüklerinin sorunları ile ilgileniyor çoğu. Az da olsa kendine de zaman ayırır. Genellikle böyledir bu kuşak, kendisinden öncekiler gibi. Yetiştiği, geldiği ortam böyle gerektirir.
Atanmış olduğu yerden ayrılmak isteyenler karşılıklı olarak yer değiştirme ile uğraşırlar. Ama bir yılı göze alacak. Stajyerlik ortadan kalkacak.
Ülkede siyasi ve toplumsal olaylar gittikçe hız kazanıyor. Tartışmalar yerini çatışmalara bırakmaya başlıyor artık. Toplum ayrıştıkça ayrışıyor.
Halk içinde, bir komünizm sosyalizm korkusu salınıyor. Milliyetçilik ve din olgusunu sürekli öne çıkarma faaliyetleri başın alıp gidiyor.
Bölgelere göre Alevî Sünnî, Kürt Türk, ayrışması yaşanıyor. Sanki yıllardır bir arada yaşanmamış gibi.
Ülke sorunları üzerine görüş bildiren, iktidarı, düzeni eleştiren Amerika emperyalist katil diyen, ya anarşist ya da komünistler. İşçi haklarını savunmak, sendika ve meslek örgütü ile uğraşanlar takip altında. Kurulan meslek örgütlerinin karşısına daha başka bir meslek örgütünün kurulması bir iki ay içinde gerçekleşiyor.
Okunan kitaplar gazeteler araştırılıyor. Sol içerik çağrıştıran kitapların yasaklanması. Elinde bulunduranların yasa dışı örgüt üyesi olarak suçlanması gibi uygulamalar çoğalıyor. Özellikle de üniversitelerde, liselerde bu tür uygulamalar daha yoğunlaşıyor.
Sosyal ve kültürel açıdan düşük seviyede olan yerlerde Dinî ve millî değerler suistimal edilip çıkar amaçlı kullanılıyor. Bu durumdan siyasi ve ekonomik rant elde eden bir kesim oluşuyor. Bütün bu gelişmeler  her kesimde olduğu gibi öğretmenlerin çalışmasını da güçleştiriyor.
Özellikle de dar kadrolu küçük yerleşim yerlerinde zorluklar ve engellemelerle karşılaşıyor. Belli guruplarca o bölgede etiketlenenler için yargısız infaz yolları araştırılır. Bu durum korkunç bir durum. Nereden, kimden ne geleceğini kestiremezsiniz.
ikinci dönem başladı. uzun süre köyden çıkmayınca değişiklik arıyoruz. Kahramanmaraş'ın Afşin ve Elbistan ilçelerini görmek istedik. O yöreye atanan tanıdık öğretmenler var.  Afşin ile Elbistan arasında Çoğulhan kasabasına atanan Ahmet Kaya, Alemdar köyüne atanan Duran Önder var. Hafta sonunu da içine alan bir tatil gününde  O bölgeye gitmeyi planladık. Pazarcık'tan Kahramanmaraş otogarına geliyoruz Bezolar'daki Hüseyin ile.  Margurus marka bir otobüste yerimizi aldık. otobüs dolu ayakta yolcu da var. Aralara oturma yerleri hasırdan örülmüş, siyah şerit kayışlarla desteklenmiş tabureler konuldu ayaktakiler için. Şehirden horuldayarak çıkıyor otobüs. Aksu ırmağı üzerindeki köprüden geçerek Alikayalarına doğru yöneliyor. Kaya diplerinden, derin vadilerden geçerek tırmanışa geçiyor otobüs horultularla. Tekir denilen yerde yemek ve ihtiyaç molası veriliyor. Buradaki lokanta görevlilerinin anonsunu dinliyoruz.
-Sayın yolcular, otobüsünüz yemek ve ihtiyaç molası vermiştir. Müessesemizde kebap ve yemekler var. Çaylar şirketten olup, tuvaletler yan taraftadır afiyet olsun efendim. 
Anonsun yapılış şekli  Adana - Ankara yolu üzerinde bulunan mola yerlerinde de aynı. Hızlı ve yuvarlayarak konuşulur, söylenenler de tam anlaşılmaz.
Moladan sonra bir süre daha rampa çıkıyoruz. Afşin'de inip oradan Çoğulhan kasabasına geldik. Çoğulhan Elbistan Ovasında büyük yerleşkelerden biri. kavak ağaçları meyve bahçeleri hemen göze çarpıyor. Okula varıp Ahmet'i sorduk. Kaldığı lojmanı gösterdiler. Lojmanları bizimkilere göre daha iyi görünüyor. Bu geceyi burada geçireceğiz.  Gelirken gazetelerden Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam gazetelerini de alıp getirmiştik. Gazeteleri kaldırın bizim öğretmenler gelir şimdi onlar görmesin bu gazeteleri beni zora sokarsınız. Buradakiler biraz ters, gençlerden size de zarar gelebilir deyince çok şaşırdık. Şaşırıp kalmıştık. Tespit kendisinin olduğu için bir tepki vermedik. Akşam ziyarete geldiler kontrol için belli oldu. Havadan sudan, yörelerden konuları yüzeysel geçiştirerek iki saatlik  süreyi tamamladık.  Onlar gittikten bir müddet sonra yattık. Sabah kahvaltıdan sonra Duran'ın görev yaptığı Alemdar köyüne gitmeyi kararlaştırdık. Alemdar köyü için Ahmet'e gelmeye bilirsin biz akşama döneriz dedik. Duran'ın kaldığı yerin müsait olmadığını belirtmişti bize. Onu için akşama geri döneceğiz. Alemdar  kuzey yönünde bakınca görünüyor. Yürüyerek ilerliyoruz. bir müddet sonra iş makineleri göründü ileride.  Termik santrali  kurulacakmış buraya. Alemdar köyünü'nün evleri net görülmeye başladı.  Toprak evler, ağaç yok. Bir süre daha yürüdükten sonra köyün girişinde köpekler karşıladı bizi. Yaşlı bir amca köpeklere hoşşt diye seslendi. Durdu köpekler. Kimsiniz ne arasınız? sorusuna okula gideceğiz diye yanıt verdik. Okulun yerini tarif etti.  Okul  köyün evlerinin kuzeyinde girişten görünmüyor. Öğretmen Köy içinde toprak evde  kalıyormuş. Arayıp buluyoruz Duran'ı. Başından geçenleri anlattı bir bir dinledik. köyün içini gezmeye çıktık üçümüz. Köyün çeşmesi ve okulun bulunduğu yerlere doğru.  Çeşmeden su doldurup gelen kızlar kadınlar var ellerinde bakraçlarla. Bizi geçtikten sonra konuşuyorlar birbirleri ile.
-Anam yeni öğretmene gominis diyolar,  amma o da aynı bizim gibi. Sözünü duyduk. Arkamıza hiç bakmadık, duymazlıktan geldik. Köyün dışına doğru yürüdük. O konuşmayı duydunuz. Şimdi beni anladınız herhalde. Buradan  daha ilerde Berçenek köyü var, bayağı uzak oraya gidemeyiz. Yolları kışın çamur, yazın çok tozlu olurmuş. Demek ki Mahsuni onun için ÖLÜM BİZİM İÇİN TOZLU YOL OLUR demiş. diye anlatıyor Duran. Biz de sözünü kesmeden dinliyoruz.
Etrafa bakınca Elbistan ovasının büyüklüğünü hissediyoruz. Kışın kar da yağar kalırmış epeyce buralarda.  Elbistan tarafına doğru buğday, arpa, şeker pancarı çok ekilir imiş.
ikindi vakti  Duran öğretmen ile vedalaşıp, Alemdar köyünden Çoğulhan'a tekrar geldik. Ertesi  sabah Elbistan'a uğrayıp, Kahramanmaraş ve Pazarcık. Yol boyunca yöreleri değerlendirme fırsatımız oldu.

1975-1976 eğitim öğretim yılında Pazarcık ilçesinde görev yapan öğretmenlerin çoğunu tanıma fırsatı bulmuş olduk. Her okulun, her köyün kendine özgü sorunları var. Fakat ülkede olagelen olaylar gittikçe çığırından çıkıyor. Olaylar kendiliğinden ortaya çıkıyormuş gibi görüntü var. Mezhep tartışması, milliyet tartışması, siyasi parti çekişmeleri sürüp gidiyor. Güncel olaylar ile ilgili gelişmeleri öğrenciler soruyor, sorguluyor. Bazen açıklamakta zorlanıyoruz. Bütün gelişmeler gösteriyor kurgu olduğunu, birazcık irdelenirse.
Öğretmenler Hafta sonları veya maaş alma günü bir araya gelip paylaşımları olur birbirlerine. Hem ülke Türkiye,hem dünya gündemi konuşulur. Bireysel olarak özeller konuşulur.
Salmanlı da bir yılı bitirip ikinci yıla başladık. Stajyerlik kalktı. Bazı özlük haklarımızın arttığını biliyoruz. Öğretmen okulunda Teşkilat ve İdare, uygulama derslerinde öğrenmiştik birçoğunu. Yasal haklar ve hak arama, şikayet konuları üzerinde bilgi birikimi az çok var. İller idaresi kanununun bazı bölümleri öğretilmişti. ilköğretim ile, köy ve kasabalar ile ilgili kanunlar hakkında az veyahut çok bilgi sahibi olurduk.
Teşkilat ve idare dersinde okul müdürü Nevzat Süğür, bir ara Edebiyat dersimize kısa bir süre giren Mehmet Yaman, hep derdi.
 Hukuk temeldir, daha sonra yasa, yönetmenlik değişkendir değişir. Siz hukuka göre hareket edin derdi. Bunları dinlerken, biz hukukçu mu olacağız öğretmen mi diye takılır idik. Hayır bunları bileceksiniz diye çıkışırlar idi. Nevzat Süğür'ün yazılılarda 1. Sorusu, Aşağıda özellikleri anlatılan bir köye vardığınızda ilk yapacaklarınızı yazınız. Not değeri dört puan. Gibi sorularla işlemişler kalıcılık için. Fakat bazen yasanın kuralın işlemediği olaylar karşısında zorlanıyoruz. İşte o zaman eğitim ve örgütlülük devrede olması gerekiyor, yoksa dişliler arasında sıkışıp gidersin. Bazen yalınız hissedersin.
 Cinayetler, olaylar sürüp gidiyor. Gruplaşma, ayrışma alabildiğince. Tam o  sıralarda Planet marka bir motorsikletli, Pazarcık tarafından  köye geliyor. Köy içinde karşılaştığı kişilere: Pazarcık in içinde çatışma çıkacakmış,  deyip Narlı yönünde gitmiş. Bu şahsı ne tanıyan nede daha önce gören.  Dedi kodu kulaktan kulağa aktarılmış, kimisi Kürt Türk, kimileri Alevî Sünnî çatışması olacakmış diyerek köye yayılıyor.
Bizde gitmeliyiz yardıma, sorup soruşturmalı gibi galeyana getirici çıkışlar oluyor.  Muhtar yanında bir iki kişi ile okul bahçe  duvarı kapısından geçerek yanımıza geldiler. Muhtarımız olgun bir kişi. Sinirlenmez fazla. Muhtar Hacı Mehmet, Şıho Dayı, Hüseyin Amca konuyu açtılar. Bu nasıl iş, aslı astarı var mı bunun diyerek kaygılarını paylaştılar. Olmaz böyle bir şey. olsa bile siz şimdi, Cimikanlılı Tako Salman ile tuzunuz ekmeğiniz oldu onunla damı karşı karşıya geleceksiniz. Yukarıda şafi Kürtler var şimdi onlar hangi tarafta yer alsın. Haydi oldu diyelim , asker var polis var önler olacakları diyerek uğurluyoruz.
Daha sonraki haftalarda öğreniyoruz ki, o motorsikletli birkaç köyde görülmüş. Meçhul bir kişi, bilen tanıyan, tekrardan gören yok.
Tehlikeli bir gidiş, böyle bir durum Pazarcık'ı yok eder. Çünkü bu ilçe de Kürt Türk köyleri iç içe, üretim ilişkileri bağlantılı, aileler arası evlilikler gerçekleşmiş.
Bir süre devam etti dedikodular. Daha sonra sönmeye başladı, üstü kapatıldı.
Aynı günlerde milli eğitim içinde de karmaşa artarak devam ediyor.
Mayıs ayında il dışı tayin dilekçemde  Hatay ilini istediğimi belirtiyorum. Ağustos ayı sonlarında atamalar belli olur.  Bulunduğu okulda İki öğretim yılını dolduran öğretmen tayin isteğinde bulunabilir. İbaresi atama yönetmenliğinde var.
İlk iki yıl bu bölgeyi tanımış oldum. Eylül ayında Hatay il emrine atamam yapıldı. Bir hafta sonra da il içi yerleştirmede Samandağ merkez Necatibey ilkokulu olarak öğreniyorum. Pazarcık Salmanlı Köyü ile vedalaşarak ilişiğimi kesiyorum.
Meyil süresi içerisinde yeni görev yerinde İlk önce barınacak ev bulup, göreve başlamış olduk. 1977 - 1978 öğretim yılı içerisinde çevreyi tanıma çok kolay oldu. Bölgede ki öğretmenlerin bir çoğu Düziçi ilk öğretmen okulu ve Mersin öğretmen okulu mezunları. Öğretmen Derneğinde öğretmen özlük hakları, yurt ve dünya gündemi ile ilgili tartışma ve oturumlar düzenlenir. Sosyal faaliyetlere yer verilir.  Tiyatro, çalışmaları, resim sergileri düzenlemelerde önderlik yapılırdı. siyasi gelişmeler  ve gerginlikler buralarını da etkilemeye başlıyor. Ancak Samandağ, diğer ilçelere göre daha sakin olan bir ilçe. İlçe halkı, tarım ile uğraşır. Domatesi, biberi, salatalığı, narenciyesi, siyah hurması ile çevreye adını duyurmuştur. Az da olsa besicilik yapılır. Balıkçılık bir ayrıcalıktır. Oldukça uzun bir plajı olup düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bu sahil 14 km boyu ile Türkiye’nin en uzun  sahilidir. Bu sahil geniş kumsalı olan halka açık plaj şeklindedir. Dünya’nın en uzun sahillerinden biri olan bu sahil aynı zamanda nesli tehlikede olan Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının dünyadaki sayılı yumurtlama-üreme alanlarından biridir. Lübnan'dan doğup, Suriye'yi dolaşarak Amık ovasına uğrayıp geçen Asi Nehri bu ilçede denize kavuşur. Deniz kenarında iki farklı yerde restoranlar yer almaktadır. Yöre halkının deniz mahallesi yakınlarında sahile yakın yerdeki Hızır türbesinin bulunduğu alan içerisinde ve Çevlik denilen kesimde eğlenilir. Bu iki mevki arasında da denize girilmektedir.Sahil boyu bir uçtan bir uca on dört kilometre kadardır.
Ticari ilişkiler gelişmiştir.. Gençler yurt dışında iş bulmak için girişimleri çok olur. Arap ülkelerine gidiş çoğunluktur.












 Necatibey ilkokulundaki ikinci yılımda, Düziçi Köy Enstitüsü mezunu, aynı zamanda benim ilkokul öğretmenim Mehmet Mülayim teftişe gelmişti. Her ikimiz de farklı bir duygu yaşamıştık.
Samandağ merkez ve köylerinde görev yapan öğretmenleri arasında iletişim oldukça iyi idi. Lisede görevli Ahmet Dombaloglu ile, liseye yakın yol kenarında bir artı bir evde kalıyoruz. Hafta sonu ve tatil günlerinde kontenjani üçe dörde yükselir evin. Bazı günler öğrenciler de ziyarete gelir boş kalmazdı.

Öğretmenlerden, Bektaş Sayın, Reşit Gürler,  Hasan Şaş, Ahmet Özkan, Mahmut, Yücel Ildız, Pazarcık li Mustafa, ile sık sık bir araya geldiğimiz kişilerdi. Daha sonra Ökkeş Çevik, Ökkeş Celikkiran ında merkeze yakın yerlerde olduğunu öğrenince ziyaret ettik onları.

1978 aralık ayının on dokuzunda Kahramanmaraş olaylarını duyuyoruz. Siyah beyaz televizyonlardan radyolardan izliyor dinliyoruz üzüntülü, kahırlı, lanet okuyarak. Bir hafta devam ediyor olaylar. Yüz elliye yakın insan katlediliyor. Kürt -Türk, Alevi - Sünni ayrıştırması yapılarak. Alevi  vatandaşların evleri  akşam dan kırmızı ve siyah boyalarla çarpı işaretleri ile işaretlenmiş. Ertesi gün bir cenaze töreni sonrasında fitil ateşlenmiş, olaylar kontrolden çıkışmış mı, çıkıştırılmış mı hala aydınlatılmamıştır. olaylardan bir yıl önce Sanki Pazarcık'ta bunun denemesi mi yapılmak istenmiş diye düşünmeden edemiyorum. Kahramanmaraş Olayların aydınlatılması, kınanması amacıyla derneğimiz TÖB DER 'in almış olduğu karar doğrultusunda bir saatlik ders başı yapmama eyleminde bulunmuştuk. Kınama ve protesto eylemine katılan öğretmenler 12 Eylül 1980 darbesinden sonra,  gurup gurup soruşturma yapılmadan görevden el çektirilmeye başlandı. Olayları gerçekleştirenler hakkında umursamazlık, kınayanlar cezalandırılıyor. Sürgünler, gözaltılar, tutuklamalar sistemli bir şekilde sürüyor. Herhangi bir kulp takılamayanların dosyalarına kırmızı kalemle 1. Ş. işaretleri konuluyor. Bunu beş yıl sonra öğrenip görüyoruz.








DEVAM EDİYOR




Yorumlar

Popüler Yayınlar