Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezleri


2006-2016 YILLARI

ENGELLİLERİN EĞİTİMLERİ  

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri Türkiye'de sosyal hizmetler e bağlı olarak çalışıyordu. Daha sonra milli eğitim bakanlığı tarafından koordinasyon denetlenmesi yönünde düzenleme yapıldı. Engellilerin eğitimi ile ilgili yeterli eleman ve birikim yok idi. Milli eğitim bakanlığı bu konuda yönetmelik ve programlama ile ilgili çalışmalar yapmış, bu doğrultuda faaliyetleri devam ediyordu. Engellilerin eğitimi ile ilgili kurum açmak için yasadaki kurallara uyarak parası ve çevresi olan girişimde bulunmaya başlıyor. Sosyal hizmetler bünyesinde faaliyet gösterirken usulsüz olarak para kazanma yöntemleri yaygınlaştığı tespit edilince millî eğitim bakanlığı bünyesine alınması karar veriliyor. Bu alanda görev yapacak eğitimci ihtiyacını karşılamak için, hizmet içi eğitim kursları açıyor. Yeterli eleman olmadığından kurumlar diploma kiralama yoluna gidip, çalışan personeli alandan olmayan yerlerden sağlıyor. Çalışanlara çok düşük ücret ödemesi yapıyor. Kurum açıp teslim etmek için bile ekipler dahi oluşmuştu. (Sadece resmi formaliteleri tamamlamak için) formalite tamamlanır parasını da alıp o bölgeden başka bölgelere giderlerdi. Bakanlıkta, illerde bunun ile ilgili ayarladıkları elemanları vardı. Kurum sahipleri de bunları bilir ve el altından görürdü. Bütün bunlar bilinmesine rağmen önlenemiyordu.  Kurumların açılışı ve çalışmaları hakkında sürekli değişiklik  yapıldı. Aynı bölgedeki kurumlar arasında sürtüşme ve husumetler gittikçe artıyor, mafya usulü yöntemlere bile başvuruluyor. Verilen eğitim karşılığında veli ve öğretmenin imzası ve kurum müdürünün onayı ile devletten öğrenci başı ücreti alınıyor. Bu durumda bir çok kuruma öğrenci dahi gelmeden ücretini alan kurumlar bile duyulur oldu.       

ZİHİNSEL ENGELLİLER SINIF ÖĞRETMENLİĞİ KURSLARI.

Zaman zaman bakanlık kurumların öğretmen ihtiyacının karşılanması için kurslar açıyor. Emekliliğimin İkinci yılında Rize Çayeli inde açılan Zihinsel engelliler sınıf öğretmenliği kursuna katıldım. Belli bölgelerde bu kurslar başladı. 

Katılımcılar: üniversitelerin sınıf öğretmenliği bölümünden mezun olanlar, emekli sınıf öğretmenleri. Katılımcılar bir rehabilitasyon merkezinin teklifi ve milli eğitim müdürlüğü nün onayı ile, milli eğitim bakanlığı hizmet içi eğitim genel müdürlüğü tarafından tespit edilenler. 

Eğitimi verenler: Bakanlık tarafından tespit edilen üniversitelerin özel eğitim bölümü mezunu mezunu olan özel eğitim kurumlarında çalışan Öğretmenler, bakanlıkta çalışan eğitim yöneticileri, rehber öğretmenler. 

Katılım ücreti yok, ancak kurs merkezlerinde barınma ve beslenme giderleri katılımcılar tarafından karşılanıyor. Belirlenen eğitim programı ara verilmeden sıkı bir şekilde uygulanıyor. Hem emekli, hem de gençlerin bir arada bulunması paylaşımları artırdı. Katılımcılar arasında bulunanların bir kısmı ataması yapılmayan genç öğretmenler, bir kısmı emekli olmuş fakat daha sonra çalışmak zorunda kalanlar, boş duramayan emekliler.  Kurslarda görev alan öğretici kadrodan uygulamalı olarak eğitim alındı. Rehabilitasyon merkezlerinde yapılan yanlış eğitim yöntemlerinden örneklemeler verilerek , yapılması gereken uygulamalar, veli eğitim konuları, planlamalar ile ilgili konular, engelliler ile ilgili yasa ve yönetmenlikler, yönergeler hakkında eğitim konuları ele alındı. yapılan kurs programı sonunda sınav yapılarak belgeler verildi. bu kurs merkezlerinde verilen eğitim engellilerin eğitimi süresince birbirlerimizle dayanışma ve paylaşımlarda bulunmak amacı ile iletişimin kopmaması için iletişim adresleri paylaşıldı. Çalışma ortamlarında karşılaşılabilecek sorunlar üzerinde duruldu. Kurs öğretmenleri belgelerin kiraya verilmesi gibi bir davranışa yonenilmemesi üzerinde çok durmuşlar, engelli çocukların ve ailelerinin geleceği ve umutları ile oynanilmamasi gerektiğini vurgulamislardi. 

Kurs sonunda belgelerini alanlar geldikleri illere geri dönüyor. Engellilerin eğitimi için açılan, açılacak olan özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile anlaşmalar yapılıyordu. Daha İlk başta kurs merkezlerinde konusu geçen sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Anlaşma sıralarında ücretler, çalışma koşulları konuşuluyor. Kurucular genelde alan dışından olduğu için konunun eğitim yönü fazla önemsenmiyor veya hiç gündeme gelmiyor. Sadece belge kullanmak isteyip, gelmeseniz de olur, ay sonunda eğitim ve ödeme evraklarını imzalayıp ücreti alırsınız diye verilen teklifler oluyor. Bu teklifleri yapanlar arasında kurumu yeni açmaya çalışan veya henüz açanlar olduğu gibi, belgeyi kiralamak isteyen bir iki yıllık kurumlar da var. Bu tür anlaşmalara taraf olan belgesi olan öğretmenlerin de olduğu duyuluyor. Evraklardaki eğitimi verenler başka, engelli çocuğun eğitimi ile ilgilenenler başka. Öğretmenlik mesleği boyunca bu gibi durumlar ile karşılaşmamış olanlar, hele hele idealist mantıkla çalışmış olanlar için bir şok olma durumu. Benim memurum işini bilir sözünün uygulama alanları buralar mı diye düşünmeden edemiyorsunuz. Zihinsel engelliler sınıf öğretmenine   her ilde ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü, engelli çocukların eğitimi ile ilgili eğitim projesinin alt yapısı hazırlanmadan oluşturulmasına uygulamaya başlanmış olduğu ortaya çıkmaya başlıyor Avrupa birliği uyum projeleri arasında yer alan bu proje Avrupa Birliği engelliler fonunun destekleri ile başlamış. Özel sektörde bu projenin içine girmiştir. Ülkede ne kadar engelli çocuğun olduğu tespiti yapılmadığı ortada. Açılan kurum sayısı sürekli olarak artmaktadır. Doğal olarak Eğitim öğretim kadrolarına gereksinimler artmaktadır. Bazı kurumların çalışma şekilleri gerçekten çok garip olduklarını çalışan öğretmenlerin birbirleri ile olan iletişimlerinden ve bizzat yaşayarak öğreniyoruz. Engelli çocuklar sokak sokak aranıyor, aileler ikna edilip kurumlara davet ediliyor. En iyi kendilerinin olduklarını, öğretmenlerinin seçme olduğunu çocukların evden alıp eve bırakıldığını uzun uzun anlatırlar.  Eğer veli gönülsüz olursa, sabah alır, gün boyunca burada kalır, öğlen yemeği de bizden. Daha da ikna edilemez ise, aylık cüzi bir para teklif edilir. Böyle çalışma şekilleri, engelli çocuk vekillerinin değerleri ile oynanmasına sebep olmaya başlar. Kurumlar arası rekabet husumete dönüşür. Para ve kabadayılık güç gösterileri dahi görülmeye başlar. Kurumlar nasıl daha iyi Eğitim vereceğini düşünmek yerine, nasıl kayıtlı öğrenci sayımı artırım, nasıl daha kârlı olurum hesabını yapar duruma düştü. En kötü olanı da, çalışanların bu oyunun içine düşmeleri. Bu engellilerin eğitimi projesi geç kalınmış bir proje. Hazırlanan yönetmelik ve iç tüzük sıradan, olabilirler hesap edilmeden yapılmıştır. Bunun içinde her ay her yıl sorun ve yolsuzluklara sebep bütün bu olumsuzluklara rağmen mükemmele yakın dürüst, bilimsel çalışan kurumlarda var. Yavaş ama sistemli gelişen kurumlar.

 Bütün bu çelişkili durumlar içinde sisteme çalışan, zihinsel engelliler sınıf öğretmeni olarak katıldık. Çalışanlar arasında ücret dengesizliği, yönetmelik ve programlama boşlukları, akışına bırakılmış bir projenin uygulama bölümünde bulunma süreci başlıyor.  Kurumlar ile ilgili ön araştırma ile görüşme sonrasında bir kurum. İle anlaşıyoruz. İlçede dört tane faaliyet gösteren özel rehabilitasyon merkezi bulunmaktadır. Üç tane de açılma aşamasında. Rehabilitasyon merkezlerinde, oluru alınmış programlar kendi bünyesinde uygulanmaya çalışılıyor. Kurumlar kapasitelerine ve almış oldukları olura göre Zihinsel Engelliler, Fiziksel Engelliler, işitme engelliler, yaygın gelişim bozukluğu ile ilgili eğitim programlarını uygulanıyor. 

Edinilen tecrübeler ve alınan eğitim sayesinde çocukları tanıma ve özel eğitim planlaması içine giriyor uygulamaya çalışıyoruz. Bir çoğu daha önce sınıflarımız da var olan ve eğitimini alıp devam eden öğrencilerimiz ile aynı. Bütün bu tür öğrenciler ile sınıf öğretmenliği ile uğraşanların hepsi karşılaşmış ve eğitimini sağlamıştır. Hafif zihinsel engelli, disleksik, hiperaktif, davranış bozukluğu olanlar, ağır olmayan fiziksel Engelli çocuklar ile ilkokul öğretmenliği yapanlar sık karşılaşmış, eğitimini sağlamışlardır. Şimdi bu eğitim,  özel sektör ağırlıklı olarak verilmeye başlanmıştır. 

2006 – 2016 YILLARI ARASI

Özel eğitim çalışmalarına başlamak için bölgede bulunan rehabilitasyon kurumları ile görüşmeye başladım. Çalışabileceğim bölgede altı kurum bulunmaktadır. Bu süreç içerisinde kurumların genel olarak çalışmalarına, personellerini tanımaya çalışıyorum. Kurumların denetimi milli eğitim bakanlığına geçtikten sonra, yönetmenlik hükümlerine göre her kurum ödeme alabilmesi için her kurum sefritikalı zihinsel engelliler sınıf öğretmeni veya bölüm mezunu özel eğitim öğretmeni ve okul öncesi veya çocuk gelişimi öğretmeni, rehber öğretmen bulunması gerekiyor. Okul öncesi öğretmeni konusunda sıkıntı çekilmemektedir. Ancak zihinsel engelliler sınıf öğretmeni fiilen çalışan öğretmen sayısı yeterli değildir. Bazı kurumlar diploma veya belge kiralama gibi uygulamalara başvurmaktadır. Projenin planlaması yapılmadan uygulamaya konulması bu tür yanlış davranışlara sebep olduğu görülüyor. Avrupa birliği uyum projeleri arasında yer alan bu projenin uygulaması özel sektörlere bırakılmış, kurum açan işleten kişilerin çoğu alan ile ilgisi olmayanlardan oluşmaktadır. Bulunduğum ilçede altı tane kurumun üçü alandan gelme, diğer üçü para gücü olan eğitim alanı ile hiç alakası olmayan kişilerce işletilmektedir. Bunları göz önüne alarak, sadece alacağım ücreti düşünmeyip bunun yanında eğitim anlayışımı da düşünmeye başladım.

Kurumlarda çalışanların aldığı ücretler çok düşük, personeller aldığı ücretleri bile birbirine söylemekten çekiniyorlar. Söylüyorum ama patron duymasın diye uyarıda bulunuyorlar. Çoğunlukla usta öğreticiler görev yapmaktalar. Her kurumda bir veya iki zihinsel engelliler sınıf öğretmeni bulunuyor. Öğrenci sayısı arttıkça bu ihtiyaç daha da artmaktadır. Gezdiğim kurumların dördünde rehber öğretmen kağıt üzerinde, sadece ikisinde fiilen çalışmaktadır. Onlar da yeni kurulum aşamasında. Bölgede çalışacak öğretmenler ile irtibat kurarak ücret konusunda ortak hareket etmemiz gerektiği konusunda anlaşma sağlaya çalışıldı. Yedi kurum, sekiz öğretmen vardı. Emekli dönüşü olan arkadaşlar kurala yatkınlık gösteriyorlar. Yeni mezun olan atanmayan öğretmenler çekince gösterdiler. Yine de kısmen uygulamayı gerçekleştirdik. Karşılaşılan sorunlar ve olumsuzluklar karşısında bilgi paylaşımı yapıyoruz. Bakanlık her çocuk için kurumlara ayda altı saat bireysel eğitim, iki saat gurup eğitimi için ücret ödemektedir. Daha sonraları yönetmelik değişikliği ile, ayda sekiz saat bireysel eğitim, dört saat gurup eğitimi için ödeme yapmaya başladı. Servis hizmeti kurumların sorumluluğundadır.

Anlaştığım kurumda Üç sınıf öğretmeni, iki okul öncesi, üç usta öğretici bulunmakta.  İlk günler kurumu ve öğrencileri tanımak ile geçti. Bir süre sonra kurumlar arası rekabeti değil de sürtüşmelere şahit olmaya başladık. Veli ikna faaliyetleri, veliye teklif edilen cüzi miktardaki paralar duyulmaya başladı. İleriki aylarda artık veliler çocukları üzerinden kurumlar ile pazarlık etmeye başladıklarına tanık oluyoruz. Dört çoğu peşine takıp gelen velinin, kurum sahibi ile aralarında geçen pazarlığı açıktan duyuyoruz.

Veli : Devletten bizim çocukların sayesinde bol para alıyorsunuz, ben de kendi hakkımı istiyorum. Bak sana dört çocuk, hesap et ne kazanacaksın? Üçü senin biri benim olacak. Ya da bunların evine bir buz dolabı al, hem sevabına girersin.

Kurucu: Sen raporlarını getir, sonra o işler hallolur.

Bazı velilerden gelen istek konuları genellikle: Her gün sabahtan akşama kadar bakacaksanız raporunu vereceğim. Bana da bunlara bakım maaşı bağlatırsanız getiririm. Bayramlarda harçlıklarını verirseniz. Bez parası veya haftada bezlerini alır mısınız? Başka okullar sizden iyi diyorlar, onlarla da görüşünce size haber veririm. Çocuğu getirmeden bana her ay hakkımı verin o da olur.

Çocuğuma iyi bakılsın yeter. Dersine hangi öğretmenler girecek? İki kelime konuşsun, anne baba desin yeter ki, fazla bir şey aramam. Kendi ihtiyacını görebilsin yeter. Okuma yazmayı sayıları yirmiye kadar, telefon etmeyi bilsin. Bakkaldan alışveriş etsin.

Taraflar kendi gereksinimlerini ifade etmeye çalışıyorlar. Sorunu yaşayan onlar istekleri de ona göre olmaktadır. Engelli çocuklarını sokağa çıkaramayanlar, kimseye durumu belli etmemeye çalışanların sayısı bilinmemektedir. Ülkedeki engelli çocuk sayısı belirlenmeden, yeterli eğitim elamanı yetiştirmeden Avrupa birliği engelliler fonundan gelen ödeneği tamamen proje özel sektöre bırakılınca sorunlar artarak devam eder. Eğitim ve Sağlık  ticari mantıkla, belli çevrelere para kazandırmak amacı ile yürütülür ise bu tür toplumlar başkalarına yem olmaktan kurtulamaz.

Kurumlar arası rekabet yerine, kurumlar arası kavga ve birbirinin çalışmalarını baltalama faaliyetleri sürüp gidiyor. Sokak kabadayıları gibi servis araçlarının önünü kesme, sözlü tehditler devam etmeye başlıyor. Öğretmenler bu durumun dışında kalmaya özen gösteriyor. Diğer hizmet personelleri olaylara direk muhatap olmak zorunda kalıyorlar. Servis şoförlerine yapılan bulduğun öğrenci başına teklifler, velilere getirilen öğrenci başına teklifler.

  Dört ay içinde sektörün nasıl çalıştığını kavramış olduk. Ders programları farklı, uygulamalar farklı süreç işliyor. Her ay sonunda bireysel eğitim planları imzalanıp milli eğitimin de onayı ile yirmi gün sonra paralar kurumların hesaplarına yatıyor. Bazı kurumların ücretleri tam ödemediklerini duyar olduk. Devam etmeyen öğrencilerin aylık bireysel eğitim planlarını imzalanması konusunda öğretmenler ile kurum sahipleri arasında çıkan anlaşmazlıklar. Kurum sahibi başka seçenek bulamıyorum yoksa ücretlerinizi, mazot parasını ödeyemeyeceğim yakınmaları. Öğretmenlerin yasal sorumluluklar içinde suçlu olacağı savunmaları. Milli eğitim tarafından gelen uyarılar, usulsüzlük durumunda yetkilerini ve yapacaklarını hatırlatmalar. Taraflar kendilerini haklı çıkarmak için kendilerine göre savunmalarını ve yetkilerini birbirlerine hatırlatmaları devam eder. Zaman zaman öyle bir hale geldi ki denetleme yetkisi olan mercilere dahi göz yumulması için ricada bulunmalara kadar gitmeye başladığı dedikoduları yayılmaya başladı.

 Kurumların engelli öğrenci sayılarının artmaya başlaması olumlu bir gelişme. Ancak bunu kaldırabilecek kurum sayısı ne yazık ki yeterli olmuyor. Gerek öğrencilerin eğitimi, gerek veli eğitimi yeterince yapılamıyor. Servislerin güzergahlarına göre gitmesini tamamlanmak için, öğrenme güçlüğü olan kaynaştırma uygulamasına tabii tutulan öğrencilerin devlet eğitim kurumlarının giriş saatlerine yetiştirmek için, kırk dakika bireysel eğitime alınması gereken öğrencilerin otuz dakika, bazı zaman yirmi dakikaya kadar indirgeniyor. Hatta bireysel eğitime alınmadan gitmek zorunda olanlar bile görülmekte. Bazı uygulamaların kağıt üzerinde gerçekleşmesi yaygınlaştıkça yaygınlaşıyor. Bu da beraberinde yanlış üstüne yanlışlıkları getiriyor. Kurumlar kendilerinin eğitime verdiği önemi vurgulamak amaçlı, Kız meslek çıkışlı veya lise çıkışlı çalışanların kurum sahipleri tarafından uzman öğretici olarak, ilçe dışından gelen öğretmeninin uzman doktor veya psikolog olarak tanıtmasına kadar ilerlettiler. Kurumlar arası öğrenci dolaşımı arttıkça velilere beş gün sabahtan akşama kadar alacaklarını öğle yemeği vereceklerini vadetmeye başlayanlar oluyor. Bütün bu olanlardan denetim kurumlarının haberi olmasına rağmen sadece yılda bir veya iki defa denetime geliniyor.

Bütün bu olumsuzluklar, böyle bir eğitim projesinin devlet kurumları tarafından planlamaya alınmaması proje uygulamasının uzmanlık alanı olmayan özel kurumlara devredilmesi. Ayrıca proje için hazırlanan kanun ve yönetmeliklerin aksaklıkları üzerinde durulmaması, karşılaşılan problemlerin çözümü için tedbirlerin alınmaması ile çelişkiler çoğalmaktadır. Yönetmeliğe göre, bireysel eğitim planını öğretmen imzalar ise kurum sahibi ücreti hak edip ödeme alabilmekte. Öğretmenin maaşını kurum sahibi veriyor. Çalışan patronu denetliyor, yaptırımı olması mümkün değil. Usulsüzlük olduğunda cezayı çalışan alıyor. Üstelik, usulsüzlük çalışanın siciline işleniyor. İşveren sadece usulsüz aldığı parayı taksit ile geri ödüyor.

VELİLERİN YAKLAŞIMLARI

Bir kısım veliler kurumları bir umut kapısı olarak, bir kısmı maddi çıkar sağlama, bir kısmı da böyle kurumlara çocuğunun gitmesini çevresinin duymamasını istemekte. Devlet tarafından verilen bazı sosyal haklardan nasıl yararlanacağı konusunda bilgi sahibi olmadıklarından kurumların yardımından faydalanmak istiyor. Bedensel yaşları ilerleyen zihinsel yaşı geride olan çocukların velileri ruhsal, zihinsel, cinsel yönden gelişimleri karşısında nasıl tutum sergileyeceklerini bilmediklerini belirtmeleri, bu konularda destek kurumlardan ve özel olarak öğretmenlerden beklentiler ile kurumlara yaklaşmak istiyorlar. En çok çevre baskısı, konu komşu dedikodularından uzaklaşmasını, acıma, aşağılama, küçük görme davranışlarından rahatsız olduklarını vurgulamaktadırlar.

Aile içinde , bireylerin  birbirlerini suçlama ve savunma davranışlarının ağır basması, sosyal yaşamdan  uzak kalmanın getirdiği gerginliklerden uzak kalma çabaları belki değişir düşüncesi ile yaklaşmalar artış göstermeye başlıyor. Okul çağına gelmiş kaynaştırma programına tabi tutulan bu öğrenciler   öğretmenler tarafından istenmeme davranışları, öğrenci velilerini daha farklı bir ruh haline sokmakta. İlkokullarda kaynaştırma programına tabi tutulacak öğrenciler için bir straji belirlenmeden kara düzen el yordamı ile yürütülmesi tuzu biberi olmaktadır.  Ders saatleri boş olan öretmenler bireysel eğitim vermek amacı ile bu çocuklar ile ilgilenmesi belirtiliyor. Bu tür çalışmalar sadece okuma yazma becerisi geri durumda olanlara fayda sağlıyor. Eğer sınıf öğretmeni girer ise. Bir sınıfta kaynaştırma öğrencisi üç kişiden fazla olmaması gerekir iken bir okulda aynı zümredeki öğrencilerin tamamı aynı sınıfa veriliyor, bu öğrencilerin durumu dersen daha karışık. Okullarda bulunan öğretmenlerin hiçbiri bunlar ile ilgili bilgilendirilmediğinden ne yapacaklarını şaşırmaktadırlar.

Dikkat eksikliği ve fenilketonüri teşhisi konulan bir aile başından geçenleri anlattı. Çocuğu normal doğum olana kadar her şey yolunda gider. Doğum sonrası topuktan alınan kan örneği tahlile gönderilmesi sırasında kaybolur. Anne baba çocuktaki gelişimi fark eder. Gittikleri Sağlık kuruluşları belirli bir teşhis koyamaz. Alanım olmamasına rağmen bir nörolog olarak fenilketonüriden şüphe duyduğunu Dr Atilla Kara kendilerini uyarıp, bu alanda uzmanları olan bir kuruluşa gitmelerini önerir. Uzun sürecek olan mücadelenin başlangıcı o olur. Çukurova Üniversitesi Balcalı araştırma hastanesinde tetkikler yapılır. Fenilketonüri teşhisi kesinleşir. Zamanında topuktan alınan kan örneğinin kaybedilmesi, tedavinin geç başlamasına, çocuğun zeka gelişiminde olumsuz etki bırakmasına sebep olduğu söylenir.  Yine de fazla geç sayılmayacağı belirtilir. Anne ve baba bu konuda bilgilendirilerek yapılması gerekenler açıklanır. Daha da geç kalınması durumunda bağlayarak kontrol altına almak zorunda bile kalabileceklerinden bahsetmişler idi. Anne ve babanın bu durumu kabullenmesi çok zor olur. Konu ile ilgili araştırmaları yaparlar. Kendi çocukları gibi olan aileler ile tanışma fırsatı bulunur. Bir bakıma kaygıları kısmen azalsa da tedirginlikleri devam eder. Süreç içerisinde tedavi sonuçlarını gördükçe umutları artar. Eskisi gibi yutkunma zorluğunun, ısırma ve bağırma davranışlarında azalma olduğunu fark ederler.  Beslenmesi için gerekli gıdalar yurt dışından gelmekte, bunun bedeli de devlet tarafından karşılanmaktadır. Zaman zaman temin etmekte de zorlanmaktalar. Beslenmede tamamen kendine has beslenme yöntemi uygulanıyor. Bir lokma dahi diyeti bozulsa hemen olumsuz etki görülüyor. Sürekli kontrol ve tedavi devam eder. Yıllar geçer çocuk okul çağına girer. Raporu alınır, raporuna göre eğitim verilmesi önerilir. Ancak okul kaydı için gidilen her birimde olumsuzluklar ve isteksizlikler ile karşılanır. Özel eğitim veren rehabilitasyon merkezleri yaygın değil. Babanın görev yeri merkeze uzaktır. Tayin isteyerek Adana merkeze tayinini yapılır.  Başvurulan her okulda yine olumsuzluklar ile karşılaşılır. Bir rehabilitasyon merkezi bulunarak kaydı yapılır eğitime başlanır. Haftada iki saatlik bir eğitim süresi pek etkili olmamakta, okula da devam ettirilmesi söylenir. Kayıt yaptırdıkları okulda sınıf öğretmeninin isteksizlik belirtileri veliyi tedirgin eder. Öğretmene minnet ricalarda bulunurlar, tedirginlikleri devam eder. Sınıf içinde çocuklarının dışlanması kaygılarının çoğalmasını daha da tetikler.  Bir yıl devam eder aynı okula. İkinci yıl, akrabası olan bir sınıf öğretmeni kendi okuluna naklini yaptırmalarını, kendisinin sınıfına alacağını söyler. Böyle bir teklif karşısında umutları artar. Okula yakın bir terden ev kiralanarak evi taşırlar. Bir yıl sonunda çocuk okuma yazmayı öğrenir. Akranları ile ilişkileri düzelmeye başlar. Mahalle bakkalına gidip gelmeye istenileni alıp gelebilir hale gelir. Tam bu dönemde babanın görev yeri değişir, Kahramanmaraş’a tayini yapılır. Aile Kahramanmaraş’a taşınmak zorunda kalır. Çocuklarının okul kaydı için okul arayışına geçilir. En iyisi eve yakın olan bir okula kaydının yapılmasına karar verirler. Yeni bir şehir, yeni bir okul,, yeni bir kültür eni yeni sorunlar ile baş etme çabaları başlar.

Okul nakli için evin bulunduğu mahalledeki okula başvuru yapılır. okulun açıldığı ilk hafta içerisinde anne çocuğunun özel durumunu anlatır sınıf öğretmenine. Diyet hastası olduğunu, rehabilitasyon merkezine de devam edeceğini, akranlarını bir iki yaş geriden takip ettiğini anlatır. İşte her şey bu anlatım ile problem üstüne problemler doğmaya başlar. Sınıf öğretmeni çocuğun sınıfına alınmaması için girişimlerde bulunur. Okul müdürüne alamayacağını belirtir. Okul müdürü idare edelim diyerek ricada bulunur. Müdür veliyi çağırır, başka bir okula götürmelerini, öğretmen ile zıtlaşmayalım der. Yasal olarak kayıt alamıyorum diyemez. Fakat çocuk eğitiminden kalmasın diyerek anne öğretmeni iknaya çalışır, durumu çocuğun sezmemesi için çaba sarf eder. Anne tedirgin kaygılı, ancak umudunu kaybetmemeye çalışır. Bir gün aynı sınıfta çocukları olan birkaç veli okul bahçesinde annenin yanına yaklaşarak, çocuğunu bu sınıftan al senin çocuğun ile bizimkilerin aynı sınıfta bulunmasını istemiyoruz derler. İşte o anda bütün umutları alt üst olur. Fakat olay artık onur kırıcı olmaktadır. Olayların neden bu aşamaya geldiğini düşünmeye başlar. Bir haftalık süre daha geçer. Durumu sınıf öğretmeninin organize ettiği ortaya çıkar. Velilerin devreye girmesini önermiş, veliler de bu şekilde davranmıştır.

 Bu durum öğretmenlik mesleğinde olmaması gereken bir durum. Nereden nereye gelindi diye düşünmemek elde değil. Eğitimci sorunlar ile sorunlular ile ilgilenebilme becerisine sahip olabilen kişiliklerdir. Öğretmen yetiştirme felsefesinin çöküşünün küçük bir örneği.

Biz yine devam edelim yaşanmışlığa.

Günlerce, gece gündüz anne babanın aklından çıkmaz yaşananlar. Çözüm ararlar kendi kendilerine. Ne pahasına olur ise olsun eğitimini aksatmak istemezler. Öğretmen ile yüz göz olmak sorunu çözmüyor. Zaten öğretmen bunu bilerek sorun yaratmak istiyor. Okul müdürü hakkında şikayetçi olmak bu da çözüm değil. Aile, okul, çevre üçgeninde düzen kaçtığı an verim almak mümkün mü? Büyük bir çıkmaz. Tek başına baş edilecek bir durum değil diye düşünerek aile ikiye bölünmek zorunda kalır. Anne tekrar Adana’daki ayrıldıkları mahalleden ev tutar. Baba Kahramanmaraş’ta kalır. Çocuk bir yıl önceki okulu öğretmeni ve arkadaşları ile yeniden birlikte olur. İki yıl böyle devam eder. Bu süre içerisinde baba Kahramanmaraş Adana arası hafta sonları gidiş geliş yaparken kendi aracı ile  trafik kazası geçirir. Uzun süre hastanede göreve devam edemez. Ama sonunda sağlığına kavuşur. Baba bu durumların başına gelme sebeplerinin birisi kan örneğinin kaybedilmesi sonucu çocuğun ve ailenin uğramış olduğu kayıpları düşünerek sağlık bakanlığından davacı olur. Davayı kazanır, belli bir miktarda tazminat alır. Hiç olmazsa bazı ekonomik sorunları kısmen azalır.

Bu arada aile Adana da özel eğitim merkezler ile de ilişkileri koparmamaya çalışır, zaman zaman anlaşmazlık olur. Üç yıl sonunda baba geri Adana ya döner. Çocuğun eğitim sürecini devam ettirmeye çalışırlar. Sürekli devam ettiği rehabilitasyon merkezi kapanır. Sadece bireysel eğitimi verilmesi için farklı farklı kurumlara gider. Çünkü gurup eğitimleri rehabilitasyon merkezlerinde kağıt üzerinde verilmektedir. Sadece servis saatlerine kadar gurup odalarında oyalanmaktadır. Böyle bir süreç içinde yaşam devam ediyor.

 

Otistik bir çocuğu olan anne babanın anlattıkları yaşanmışlıklarından sadece kısa bir bölüm.

İlk çocuğumuz biz sevinçliyiz, dede, nine, çevre sevinçli. Erkek çocukları daha çok üstün görülen bir aşiret içindeyiz. Her şey yolunda. Erkek doğurdu gelimiz diye herkese haber yayılır. Bir buçuk yaşına kadar her şey çok güzel gitti. Babanın işi gereği değişik bir bölgeye taşındık. Atık baba anne ve ev içindeki eşyaların adını söyleyebiliyor, isteğini belli ediyor mutluyuz. Belli bir süre sonra çocuğumuzda bir farlılık olmaya başladı. Sürekli aynı vücut hareketlerini yapma, göz teması kurmada zorlanma gibi. İlk önce ortam değişikliğindendir diye düşündük. Fakat söylemiş olduğu sözcükleri de çıkarmaz olunca tedirgin olduk. Çevreden, kitaplardan durumlar ile ilgili kitaplar yazılar bulmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda sağlık kuruluşlarına götürüyoruz. Sonuçta otizm teşhisi konur. Bir türlü kabullenemiyoruz. Aile içinde gerginlik arttıkça çocuğumuzun hırçınlığı artıyor. Artık göz teması sağlama süresi gittikçe artmakta, çıkardığı sözcük ve heceleri çıkaramaz oldu. Bir yıl geçti, artık alışmaya ve kabullenmeye başladık. Ancak çevre tarafından eleştiriler karşısında savunma konumuna geçtik diyebilirim. Herkes umut dağıtmaya çalışıyor sanki.

 Hocalara götürün, filan yerde bir yatır var orada bir gece yatırın evellallah düzelir.

Aynaya baktırmayın

O korkmuştur bir şok ile düzelir.

Kurşun döktürün neyi var ise ortaya çıkar.

Bunlar çıkış önerileri idi birde sebeplerini açıklayanlar ortaya çıkmaya başladı. İstemeden doğurmuşsun ondandır. Allahın size bir imtihanı olabilir. Büyük bir günah işlemişsiniz tövbe edin dua edin düzelir işaallah. Aile içinden bile acımasızca bizi suçlayanlar bile vardı. Esas hasta olan engelli anne baba biz olmaya başladık. Bizim desteğe İhtiyacımız olmaya başladı. Doktorlardan biz destek almaya başladık. Eş olarak birbirimize destek olmaya başlasak bile olanlardan birbirimizi suçlamaya dahi gittiğimiz oluyordu. Büyük aile içinde söylenti ve tepkileri anlatmak istemiyorum. Anlayacağınız büyük bir sorular yumağı içinde çırpınıp duruyoruz. Trakya tarafından Akdeniz bölgesine yol göründü. Babanın tayini tayini İskenderun a çıktı. Değişiklik olur düşüncesi ile sevindik çevre değişikliği bize de iyi gelir diye. İlk günlerde çocuğumuzun hırçınlığı daha da arttı. İnsanları rahatsız etmemek için mi, insanlardan uzak kalmak için mi yapıyorduk bunları bilmiyorum. Eşim bahçeli ev bulup kiralama düşüncesi vardı. Aradık bulamadık. Bunu da şunun için yapmak istiyorduk. Gece saatlerinde uyanıp ağladığı için komşular rahatsız olurlar bir de komşular ile kötü olmayalım diyor idik. Rehabilitasyon merkezi arayışına girdik. Bundan sonrası da artık bu bölgede sorunlar ile boğuşacağız herhalde. Kurum sahiplerinin kendilerini övmelerinden çekiniyorum artık. Otizm konusunda yetişmiş bir öğretmen bulsam her ne pahasına olursa olsun masrafını karşılayacağız. Maalesef tüm Hatay yöresinde duymadığınızı söylediniz. Araştırdık haklıymışsınız bulamadık. Ancak İzmir ve Ankara’da Eskişehir’de otizm üzerine açılmış eğitim kurumlarının olduğunu söylediler. Bundan sonra sorun paylaşımı sizlerle devam edecek. Diye sonlandırıyor konuşmasını.

On üç, on dört yaşlarındaki öğrencimin davranışları dikkatimi çekti. Okula devam ederken okulu bırakmış. Okuma yazmayı tam öğrenememiş. Ram raporlarında özel öğrenme güçlüğü tespiti yapılmış. Haftada iki gün rehabilitasyona devam etmesi için ikna edilmiş. Bazı günlerini aksatsa da deva ediyor. Özgeçmişi hakkında bilgi almak için aile ile tanışıyoruz. Anne sıkılarak, çekinerek anlatmaya başlıyor. Çocukluğunun ilk günlerinden beri bir farklılığının olduğunu sezmiştim ama kimseye anlatamadım. Eşime durumu açıkladığımda saçmalama sizin ile mi uğraşacağım diye tepki veriyordu. Komşularımın eleştirilerini, zaman zaman onur kırıcı sözleri beni incitiyordu. Doktorlara götürdüm. Tam teşkilatlı bir hastaneye götürüp araştırmasını yaptırmamı söylediler. Babayı ikna edemedim. Davranışları , ilgileri kız çocukları gibi diye arkadaş çevresi takılıp dururlar. Bir zaman sonra okula gitmeyi bıraktı, kendini eve kapattı. bir kurumdan çocuğumu almak istediğimde kurum sahibinin çocuğunun durumunu biliyorum. Benden alırsan durumu çevreye anlatırım tehdidinde dahi bulundular. KORKMADIM, gerekenleri söyledim şimdi burada size aktarmak istemiyorum. Buraya devam etmesi için ikna edebildim. Benim çocuğum çift cinsiyetli bunu kimseye anlatamıyorum, işin içinden de çıkamıyorum. Çocuğum bana, anne ben kendimi kadın hissediyorum diye söylüyor. Öğrenci aynı cümleleri bana da söylemişti. İşin içinden çıkamıyorum. Destek olanda yok diye derdini paylaşıyor. Paylaştıkça rahatladığını hissediyorum. Ama ne olursa olsun çocuğumun arkasındayım. Sizden ricam okuma yazmayı, dört işlemi öğretin, kendini art niyetli kişilerden korumayı öğretin. En büyük kazancımız bu olacak.

Annenin çocuğunu dıştalanmaması için gösterdiği kararlılığa hayran kaldım. Bu ne benim, ne de çocuğumun suçu diye tepkisini koyuyor. Bunu bu şekilde herkes kabullenecek, nihayetinde bu bir insan diye konuşmasını sonlandırıyor. Bir yıl sonunda öğrencimiz okuma yazmayı dört işlemi öğreniyor. İşveren ile olan anlaşmazlık nedeni ile kurumdan ilişiğimi kesmek zorunda kalınca bağlar da koptu. Bir yıl sonra anneyi aniden kaybetmiş. Telefonumu öğrenip arıyor beni. Öğretmenim annemi kaybettim ama ayakta duracağım, bir kuaför abla ile birlikte çalışıyorum diyor. Sen harika bir insansın diyorum. Annemde hep böyle derdi diye karşılık verdi. Zaman zaman arayabileceğini belirterek görüşmeyi sonlandırdı. Bu öğrencinin konumu çok düşündürücü ve üzerinde durulması gereken bir durum idi. Toplumsal yapının bu gibi durumlarda nasıl bir tepki vereceği ve gelişmelerin nasıl seyredeceği hiç belli olmayacak bir durum. Anlayışlı bir anneye sahip olması kültürel yönden kısmen gelişmiş olan bir çevrede bulunmuş olması bir şans idi.

Kurumların çoğunda, rehber öğretmen veya psikologlar kağıt üzerinde göründüğünden eğitim ve terapi faaliyetleri yapılmadığından dört beş seansta çözülmesi gereken problemler derinleşerek artmakta. Epilepsi rahatsızlığından dolayı güveni kaybolmuş, insanlardan kaçan içe kapanan bir genç kızın annesi paylaşıyor derdini. Ne yapacağımı bilemiyorum. herkesten kaçıyor deli, aklını kaçırmış bu yakıştırması yapıveriyorlar. Ama ben biliyorum, kızım o kadarda problem değil. Sadece nöbetleri geldiği zaman şaşırıp kalıyorum. Etkisi bir gün sürüyor bu da öğrenmesini etkiliyor diye düşünüyorum diye anlatmaya devam ediyor. öğrenci ile tanışmaya geldi sıra.  çekingen mahcup bir tavır ile girmiş idi içeriye. bir müddet sohbet ettikten sonra rahatladı.  konuşmaları sırasında gülümseyerek yanıt vermeye başladı sorularıma.  okumayı öğrenmiş, akıcı bir okuma olmamasına rağmen okuduğunu da anlatabiliyor. Rakamları yüz içinde sayıları okuyup yazabilmektedir. Üç ay içerisinde kızımızın kendine güveni artmaya başladı resim yapmaya yöneldi. Tam bu dönemde kurum sahibi yeni bir rehber öğretmen ile anlaşmış. onun ile tanışıp çalışmaları ortak yürütmeye başladık. Öğretmenimiz yeni mezun olmuş ve ilk çalışma alanı burası olduğunu söyledi. Kendini geliştirmeye çalışan bir yapısı vardı. Bahsettiğimiz öğrencinin akademik gelişimi iyi seyrettiği için bundan sonraki seanslarını onun ile devam etmesini sağladık. iyi bir gelişim sağlandı. Çocuk mutlu aile mutlu öğretmen mutlu.

Özbakım becerilerini gerçekleştiremeyen çocukların velilerinin beklentileri, sadece ihtiyacını karşılasın, ayakkabısını pantolonunu giysin, elini yüzünü yıkayabilsin bana yeter diye beklentilerini anlatmaya çalışıyorlar. Dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların anne babaları, bana seslensin yeter başka bir şey istemem diyerek içinde bulundukları zorluğu ifadeye çalışırlar. Süreç içerisinde en küçük bir gelişimini fark edenler umutlu mutluluğunu belli etmeye çalışıyor.

Bütün bu olumlu gelişmelerin yanı sıra olumsuzluklar da oluyor. Kurumun öğrenci sayısı artıkça personel yeterli gelmemeye başladı. gurup eğitimi alması gereken öğrenciler gurup eğitimi almadan evlerine geri dönüyor. haftanın iki günü gelmesi gereken öğrenciler, haftada beş gün alınıyor sadece gurup odalarında bekletiliyor. bu da eğimi ve işleyişi olumsu yönde etkiliyordu. kurumlar arası anlamsız çekişmeler yüzünden bu tür uygulamalar artmaya başladı. yardımcı personeller, hem gurup odasındaki öğrencileri oyalamaya, hem servis işlerini yapmaya, hem de velileri ikna etmeye zorlanıyorlar. bireysel eğitime 40 dakika alınması gereken öğrencinin eğitim süresinin kısa tutulması konusunda işveren ile öğretmenler arasında sürtüşmeler artıyor. Birçok işler kağıt üzerinde yapılmış gibi gösterilmesi artıyor. zaman zaman evrakların imza takibini yapmakta öğretmenler zorlanmaya başlıyor. bu tür olumsuz durumlar oldukça işveren ile işgörenler arasında huzursuzluklar baş gösteriyor. ardından sözleşme fesihleri, psikolojik baskı, ücret kesme yöntemleri uygulanıyor. bir yıllık sözleşme sürem dolunca işveren ile yeniden sözleşmeye oturuyoruz. ücret konusunda uzlaşma sağlamamıza rağmen, çalışma koşullarında pürüzler vardı. ikinci sözleşme tarihinden bir ay sonra, karşılıklı olarak sözleşmeyi sonlandırdık.

YENİ BİR KURUM, YENİ BİR ORTAM

Yerleşkedeki kurumların geneli bu şekilde olduğunu düşünerek çalışmamayı düşündüm. Edinmiş olduğum bilgi ve deneyimlerimi de bir yerde değerlendirmek gerektiğini de düşünüyor idim bir ay sonra kuruluşu bir yıl önce olan bir kurumdan teklif geldi. İlk kuruluş aşamasında belgemi kullanmak isteyen kurum idi. Öğrencim olmadan ücreti cüzi verebileceğini açıkça belirtmiş, bende fiilen çalışmak isteğimi söylemiştim.

 Öğrenci sayıları artınca irtibat sağladığını söyledi. Sonuçta çalışma koşullarımızın ön planda tutulduğu bir anlaşma ile sözleşmeyi yaptık. Kurum ile anlaşabilmeme etken olan, üç ortaklı çalışmaları. Ortaklarının biri daha önce iş deneyimi olmuş, işletim ve üretim çalışmalarında bulunmuş. Diğerinin rehber öğretmenlik yapıyor olması. Üçüncü ortağının kurumun fizyoterapisti olması nedeni ile elde edilen gelirin paylaşımlarını her ay yaptıklarından ödemede sorun olmayacağı kanaati oluşmuş olması. İlk iki yıl peşin ücret alarak çalışmış idim karşılıklı güven ortamı oluşunca ve sözleşme kurallarına uyum olunca, çalıştıktan sonra ücret almaya başladım.

Karşılıklı güven ortamı oluştuktan sonra rahat ve verimli bir eğitim süreci devam etti. Daha sonra öğrenci sayısı arttıkça yeni öğretmen ve öğretici alma ortamı doğdu. Emekli ve yeni mezun genç kuşak ile çalışma ortamı oluştu. Önceleri öğrencilerin özgeçmişi öğrenilmeden, öğrenciye kurum ve çalışanlar tanıtılmadan direk eğitim ve öğretimine başlanıyor bu durum sıkıntı yaratıyordu. Öğrenci ve çevresi iyice tanılanıyor, paylaşılması gereken konular öğretmen, usta öretici ve servis elamanlarınca paylaşılıyor.  Ayrıca bununda etkisi ile verimlilik daha da artıyor. Zaman zaman sıkıntılar yaşanmasına rağmen genelde olumlu bir ortam var. Artık evraklar konusunda daha rahat davranılmaya başlandı. Çalışma yoğunluğu öğrenciler üzerine odaklandı. Akademik becerilerin kazandırılmasında planlamalar doğrultusunda işleyiş sağlıklı bir şekilde yürüyor başarı artıyor. Kaynaştırma, ve yarı kaynaştırma programına alınan öğrencilerin okullarındaki öğretmenler ve velileri ile işbirliği yapılıyor, gerektiğinde rehberlik planlamaları yapıp uygulamaları yapılıyor. Bu öğrencilerden bir kısmına ikinci bir ram değerlendirmesi sonucunda özel öğretim ve rehabilitasyon merkezlerinden destek alma gereği duyulmadığı raporları veriliyor. Zamanla öğrenci azalması olsa da yerine yeni öğrencilerin raporları kuruma getiriliyor. Uyumlu çalışma ve rehberlik eğitiminin yapılması, ayrıca veli ödevlendirmelerine yer verilmesi ile başarı artıyor kurumun kendini tanıtması için ayrıca çalışma yapmasına gerek duyulmuyor.  Öğretmenler, usta öğreticiler, servis elamanları öğrenciler ile ilgili veri paylaşımları yapıyor. Çalışanlar arasındaki diyaloglar da sağlıklı bir şekilde yürüyor. Çalışmaların değerlendirmelerinde eksiklikler ortaya çıkıyor. Bu eksiklik otistik çocukların eğitimleri üzerinde idi. Bölgede otistik çocukların eğitimi üzerine odaklanmış öğretmenler ve kuruluş bulunmamakta bu durumda bu tür öğrencilerin gelişim göstermesini olumsuz etkilemektedir. Otizmin sebebinin bilinmemesi eğitimi konusunda da karmaşaya yol açmakta. Onları en iyi tanıma ve anlama için, bütün davranışlarını not alıp hangi tepkilerin, hangi gelişimeler sonucunda olduğunun bilinmesi gerekiyor. Verilere dayalı eğitim öğretim çalışmaları yapıldıkça başarı şansı artıyor. Bunun için, anne ve babadan alınan veriler çok önem arz etmektedir. Bunun için rehber öğretmen ve bireysel eğitimde görev alan öğretmenin  veli ev ödevleri üzerinde yoğunlaşması gerekiyor. Bu işbirliği koptuğu zaman başarı şansı azalmaktadır. Zaman ve fırsatlar açısından en sağlıklı gözlem yapanlar önem sırasına göre aile, bireysel eğitim öğretmeni, servis elemanı, usta öğreticiler ve rehber öğretmenler olmaktadır.

*Kreşlere, iş okullarına, ve ilköğretim okullarına giden öğrencilerin gelişimi için kurumlar arasında da koordinasyon sağlandığı zaman verim daha da artmakta. Ancak bu sağlıklı bir şekilde yürümemektedir. Çünkü kurumlar sık personel değişikliği yöntemine gitmekte. Yardımcı personel olarak çalışanlarına bir iki ay deneme ve uyum süreci sonunda sigortasının başlayacağını belirtiyor, süre bitiminde sigortasını başlatsa bile primlerini eksik yatırdıklarından ayrılmak zorunda bırakmaktadırlar. Ayrıca asgari ücret üzerinden sözleşmeleri yapılıp, iş görenin banka hesabına sözleşmedeki miktar yatırılır. Sözlü anlaşmalarına göre yatırılan paranın fazlası geri işverene getirilmekte. Bu gibi durumlar işgörenler arasında konuşulmaması gerektiği vurgulanır. Belli bir süre sonunda sessizce paylaşımlar olur. Çalışanlar arasında mavi boncuk vaadleri verilir. Çalışma koşulları ve ücret konusu sürekli sorun yaratmasından dolayı personel değişimi sık olmaktadır.

Hiç olmazsa il bazında çalışanlar arasında iletişim sağlamak amacı ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışanların tlf numaralarına ulaşmaya çalışıyorum. Belirli bir sayıya ulaşmamız oldu. Ancak kurumlarda personel değişimi sık olduğundan devamlılığı sağlamak zor oluyor. Kurumların personel ihtiyaçlarını il genelinde öğreniyoruz. Çalışan sayısına ulaşmak güç oluyor. İl dışından gelip   bu bölgede çalışanların sayısı artıyor. Onlarla iletişime geçip problemleri paylaşmaya çalışsak da sağlıklı yürümüyor.

Bu arada özel eğitim kurumları derneği adı altında kurum sahipleri Türkiye genelinde örgütlenmeye gitmek için çalışmalarını sürdürmekte. Bölge bazında yaptıkları toplantılarda çalışanların örgütlenme faaliyetleri içinde oldukları dillendiriliyor. Yaptıkları bir toplantıda, çalışanlarında bu derneğe üye yapılması kararlaştırmışlar. Özel eğitimciler olarak dernek kuruyoruz diyerek çalışanları da bu derneğin üyesi yapmaya çalıştıklarını belirtiyorlar. Çalışanların sayısal güçlerini kendi amaçları için kullanma girişimi olduğu ortada olduğu için bu girişime sıcak bakmadı çalışanlar. Sonuçta bir süre sonra dernek kurum sahiplerinin üyelikleri ile oluşan bir dernek kuruldu.  Projenin uygulanmasında, istihdamın yaratılmasındaki konumları nedeniyle söz sahipleri olmakta, tüzük değişikliklerinde etkili olmaya başladılar. Çalışanlar kendi aralarında birliktelik sağlayamadıklarından iş veren ile her zaman problemler olmakta. Yasa ve yönetmelikler de çalışanları zor duruma düşürmektedir. Bir usulsüzlük tespitinde, ceza ilk önce çalışana kesiliyor. Üstelik çalışan evrakta sahtecilik suçlaması karşı karşıya geliyor.  İşveren sadece usulsüz alınan parayı taksitli olarak geri ödüyor. Böyle bir durumda çalışanın siciline işlenmeye kadar gidiyor. Hiçbir özel eğitim kurumunda çalışamaz duruma bile dönüştürülebiliniyor. İşvereni denetim ve kontrol yetkisi, usulsüzlükleri önlemede yaptırım sanki çalışana verilmiş gibi hareket ediliyor. Yapılan hataları belirten bir çalışan bir süre sonra işveren ile arası açılır sonunda oradan ayrılmak zorunda kalıyor. Bu gibi durumlarda çalışan ile işveren arasında şu sözler çok söylenmiştir.  Bir taraf yapılanlar yanlış der yapmak istemez. Diğer taraf, en basit bir olayda dahi kesintiye uğrarsam ben bu işletmeyi yürütemem diye dertlenir.

İşler karmakarışık devam eder durur. Teftiş sonucunda veya şikayet sonucunda her şey ortaya çıkar bedel çalışanındır. Buna benzer birkaç olaya şahit olduk ve yaşadık. Kuruma kayıtlı olup fakat kuruma dahi gelmeyen bir öğrencinin evrakını öğretmen imzalamaz. Öğretmenin yerine sahte imza atılarak parası devletten alınır. Üç yıl sonra ihbar ve soruşturma başlar. Soruşturma sonucunda dört ay süre ile böyle bir usulsüzlüğün yapıldığı ortaya çıkar. İdari soruşturmada öğretmen imzanın kendisine ait olmadığını, imzanın adli tıpa gönderilmesini ister, böyle bir öğrenciyi tanımadığını belirtir. Sonuçta idari soruşturma adli soruşturmaya dönüşür. Adli soruşturma da takipsizlik kararı verilir.

Bir başka kurumda yaz ayları içinde bir ay eğitime gelmeyen öğrenciler için, öğretmenlerden üç tanesi işveren ile tartışır. İmzalamadığınız taktirde maaşınızı ödeyemez durumdayım, kurumumu kapatayım ne yapayım diye dertlenir. Öğretmenler çocukları bizzat tanıdıklarını, ailelerin köylerine gitmek zorunda kaldıklarını da bildiklerinden, dönüşlerinde telafi edeceklerini düşünerek iyi niyet ile evraklarını imzalarlar. Olay dallanıp budaklanır. Soruşturma sonucunda üç öğretmenin görevine son verilir.  Günceldeki yönetmenlik hükümlerine göre özel kurumlarda çalışamaz durumuna düşer. İtirazlar sonucunda iki yıl sonra yönetmenlik değişir, öğretmenler özel kurumlarda tekrar çalışır kararı verilir.  Yine bir başka kurumda buna benzer bir olay daha yaşanır. Kurumda beş öğretmen soruşturma geçirir. Teftiş eden müfettişler de şaşkın, ceza vermek istemez fakat yönetmelik hükümlerini uygulamak zorundadırlar. Mevcut yönetmenliğe göre; kadrolu çalışan öğretmenlere maaş kesim cezası, ders saat ücretli sözleşmesi olan öğretmenlere maaş kesim cezası uygulanamadığından kimlik sicillerine sahte evrak düzenleme bilgisi işlemek zorunda olacak. en ağır olanı da bu uygulama olacak. Çalışan ve yakınlarının geleceğini etkileyecek bir uygulama kısaca fişleme diyebiliriz. Söz konusu olan kurumdaki emekli kadrolu çalışan öğretmenler için soru yaratmayabiliyor ama ataması yapılmamış mesleğinin çiçeği burnunda olan çalışan için ağır bir durum. Kadrolu emekli çalışan durumu bildiğinden, müfettişlere ders ücretli sözleşmeli çalışanların soruşturma dışına alınmasını ister. Denetim elemanları da bunları soruşturma dışında bırakmak isteğindedir. Fakat zor durumda kalacaklarını ifade ederler. Kurumlar bile birbirlerini zor durumda bırakmak isteyecekleri de ortada. İşte böyle bir karmaşıklıklar içinde sürüp gider rehabilitasyon merkezlerindeki durumlar. Kurumun biri kapanır, biri açılır. Sistem oturana kadar devam edeceğe de benzemektedir.

Denetim mercii, belirli yerlerde soruşturmaları derinleştirerek birkaç öğretmenin çalışma belgelerini iptal etme, özel eğitim kurumlarında çalışamaz gibi uygulamaları gündeme getirmeye çalışırlar. Verilen kararların çoğu iptal edilir. Öğretmenler tekrar göreve döner.  Çalışan da soruşturan da durumdan rahatsız olmaktadır. Sistemin çalışması böyle sonuçlar doğurmaktadır.  Kamera yöntemi getirilir. Onun da kaçamak yöntemleri geliştirilir. 

Bu alanda, yeni projeler üretilmediği sürece ilerlemeler kısıtlı olacaktır. Sistemli çalışan kurumlar da verim artmakta ama sınırlı bir şekilde. Toplumun eğitim seviyesinin artırılması, öğretmen yetiştirme felsefesinin bir düzene konması, yeni projelerin üretilmesi ile ilerleme sağlanabilecektir.

KISACASI EĞİTİM VE SAĞLIK KONUSU PROJELER KEYFİ DURUMLARA BIRAKILAMAZ. BEDELİNİ ON YIL SONRA ÖDER TOPLUMLAR. EĞİTİM VE SAĞLIĞIN GETİRİSİ VE GÖTÜRÜSÜ ON YIL SONRA ORTAYA ÇIKMAKTADIR.



Yorumlar

Popüler Yayınlar